1 Nisan 2012 Pazar

31. İstanbul Film Festivali ikinci günü "abla"nın gördüğü üç film: Akasyalar, Gizemli Kadın, Faust

2 Nisan 2012 Pazar sabahı, henüz uykuda sessiz Bomonti sokaklarından geçerek, -Okmeydanı Hastanesi Taksim Meydanı arasını 50 dakikanın altına düşüremediği- geleneksel festival yürüyüşüyle Taksim'e varan "abla" Fitaş 4'te üç film görür:

Arjantin-İspanya, 2011 yapımı Akasyalar: Yönetmen Pablo Giorgelli, oyuncular Germán de Silva, Hebe Duarte, Nayra Calle Mamani... Paraguay'ın gümrah ormanlarında motorlu testerenin biçtiği, gümbürtüyle düşen akasya kütüklerini taşıyan TIR şoförü, patronunun evinde çalışan kadının kızını Arjantin, Buenos Aires'e götürmek üzere buluşma noktasında karşılaştıklarında şaşırır. Patronu, kadının beş aylık bebeğinden söz etmemiştir. Başlangıçta, sınırı geçerken üç beş cümle dışında konuşmaksızın yol alırlarken, bebeğin -insanın tüm niyetini okur derinlikteki- saf bakışlarının da yardımıyla yavaşça şekillenen, iki yalnız insanı yakınlaştıran duygu, TIR şoförünün, bir mola yerinde kadının, -direksiyonda uyuyakaldığında daldığı karpuz tezgahı yüzünden kıpkırmızı ön cama bakıp birini öldürdüğünü sanan- hemşehrisi şoförle iletişim bilgisi değiş tokuş edişine tanık olduğu sıra hafif örselenir. Olur olmaz konuşup olan bitene yeni kılıklar giydirmeksizin, hayatı eşsiz olgunlukla akışında yaşayan sade güzel insanlar; TIR şoförü varlığını dört yaşında öğrendiği oğlunun eksikliğini bebekle doldurmaya niyetlenirken, genç kadın "babasız" bebeği ve kendisi için bir hayat arkadaşı bulmaktan mutludur. "Yine de, ben yönetmenin yerinde olsam, akrabaları az tutardım" der "abla", sinemada yanında oturan gençlere Zencefil'de rastladığında, "kadını karşılayan kuzen ailesinin o kadar kalabalık olmasına ne gerek vardı, üç beş kişi az olsa daha iyi olmaz mıydı, filmin tümüne yayılan zarafet sürerdi."

Fransa-Polonya-İngiltere, 2011 yapımı Gizemli Kadın: Yönetmen Pawel Pawlikowski, oyuncular Kristin Scott Thomas, Ethan Hawke, Joanna Kulig... Roman uyarlaması, laser altyazısı döşeli vizyona hazır, psikolojik gerilimi sevenleri sevindirecek güzel film, küçük kızı peşinden Paris'e gelen -şiddete eğilimli- Amerikalı Edebiyat profesörünün kendisiyle ilgili gerçeği kabullenme sürecini anlatır. Kızına yaklaşmaması gerekmektedir, Paris'e gelir gelmez otobüste soyulur, sığındığı -Sezer isimli bir adamın işlettiği- perişan otelde barınmaya başlar. Bu arada karşılaştığı, 20 yıl önce kızıyla kocasının ölümüne neden olan şoförü öldürdükten sonra intihar etmiş gizemli bir kadının -boyutlar arası- aracılığıyla kendi karanlık gerçeğine vakıf olan profesör son olarak, bu uzun süre boyunca kızına yazdığı mektubun sadece "love... Dad" yazan bölümünü bir zarfa koyar kızına yollar.

Rusya, 2011 yapımı Faust: Yönetmen Alexander Sokurov, oyuncular Johannes Zeiler, Anton Adasinskiy, Isolda Dychauk... Festivallerdeki hemen tüm filmlerini izleyip beğendikleri yönetmenin, Faust'tan çok şeytan yorumu, "abla" ve küçük kız kardeşi tarafından ilginç bulunur. Kardeşinin "sanki Faust'un kankası..." dediği şeytan, "abla"ya da pek evcilleşmiş görünür. Taksim Meydanı'nda yakalandığı tufandan bir taksiye atlayarak sıyrılan "abla" eve vardığında fotoğrafçı damadına muhteşem mekanlardan söz ederken, "eh, şeytanın o derece uysallaşması pek de tuhaf değil" der, "ortalık, ona pabucunu ters giydirecek hüner sahibiyle bunca doluyken..." İki buçuk saatlik filmin laser altyazısı döşeli vizyona hazır.

Hiç yorum yok: