2 Nisan 2012 Pazartesi

31. İstanbul Film Festivali üçüncü günü "abla" üç film daha görür: Unutulan Topraklar, Norveç'in Evlatları, Dipnot


2 Nisan 2012 Pazartesi, hafta içi 11:00, 13:30, 16:00 seanslarını -kendi deyimiyle emekli tarifesi, 5 TL-, üçer filmle doldurduğundan 10:00'da yürüyüşe geçen "abla" üç film daha görür:

Fransa-Almanya-Polonya-Ukrayna, 2011 yapımı Unutulan Topraklar: Yönetmen Michale Boganim, oyuncular Olga Kurylenko, Illya Iosivof, Andrzej Chyra... Çevresindekilerin sevgisini "hayır!" derse yitireceğini sandığı zamanlarda "hayır!" diyemeyerek yaptığı ikinci evliliği ortalarında hamile kalan "abla"nın koruyucu melekleri iş başındadır bereket; ilk üç ayına Çernobil felaketinin denk geldiği 6 ay süren bulantılı zoraki hamilelik, rahimdeki bebek değil de ur olduğundan kürtaj ile sonlandırılır. Ülkenin, konuyla ilgili sorumluları höpürdeterek radyasyonlu çay içerken, kendilerince bir takım önlemler almış iseler de "abla", bir yerde doğmayarak kendisini özgür kılmış oluşum için -izleyen bir yıl boyunca Okmeydanı SSK Onkoloji Bölümü'nü ziyareti istenmiştir- şükran duysa da bu durumdan Çernobil'in sorumlu olduğundan emindir. Unutulan Topraklar, Çernobil kazasının* olduğu 25 Nisan 1986 günü bir elma fidanı diken baba oğul, düğününden çağrılıp orman yangını söndürmeye gittiği söylenen kocasının "...artık bir insan değil, reaktöre dönüştüğünü..." öğrenen bir yeni gelin çevresinde gelişir; terk edilmiş topraklarda 10 yıl sonrası ile sürer. Bir kaç günlüğüne geride bıraktığını sandığı evinde paravana asılı gelinliği gibi solmakta kanser eşiğinde genç kadın turist rehberi olur unutulan topraklara turlar getirir, boş evler işgal edilir, gitmeyi reddeden yaşlı bir adam 5 yıl yaşayacağını söyleyen doktorlara inat 10 yıl boyunca elma yetiştirmeye devam eder.

Norveç, 2011 yapımı Norveç'in Evlatları: Yönetmen Jens Lien, oyuncular Asmund Høeg, Sven Nordin, Sonja Richter... Filmden önce izleyiciye teşekkür ederek, İstanbul'a gelmekten duyduğu mutluluğu aktaran yönetmen Jens Lien, "Filmin öyküsünün geçtiği 1978, punk rock'ın Norveç'e ulaştığı ve çocuk yetiştirme üzerine yeni teorilerin ortaya atıldığı yıldı" der, "film her ikisi üzerine..." Annelerinin ani ölümü ile yaşamları kırılan ailenin yeni yetme üyesi oğlan, çöküş sınırındayken küçük kardeşini halasına emanet eden babasının az toparlanıp cam ev planları çizmeye başladığı aralık, kulağına yanağına çengelli iğneler takarak sloganı ne kadar berbat o kadar iyi olan punk rock grubunda gitar çalmaya başlar. Ardından işinden olan baba arabasını satar, yerine aldığı salaş motosikleti onarır, oğluyla -gençliğinden tanıdıklarının yanına- çıplaklar kampına gider, oğlanın uyuşturucuyla devre dışı kalan baterist arkadaşı yerine konsere çıkar, çalar bile... Eğlenceli filmin sonunda soruları yanıtlamaya gelen yönetmene "abla"nın yönelttiği "Refah toplumlarının neden bu tür sorunlarla daha sıklıkla karşılaştıkları, yönetmenin buna yaklaşımının ne olduğu?" sorusu "Filmin asıl sorunsalı isyan edilemeyen ebeveyn yüzünden büyüyemeyen çocuklar..." biçiminde yanıtlanır. Bedensel tüm tatminlerin karşılandığı refah toplumlarında ruha yatırım yapılmayışı üzerine kafa yormakta "abla", filmin roman uyarlaması olduğunu hatırlatan yönetmenden kendisini aydınlatacak bir yanıt alamaz.
Kubrick'in Otomatik Portakal'ı ile paralellikler kuran izleyiciyi yönetmen, "Esinlendiğimi söyleyebilirim, özellikle büyüme ortamı, müzik konusunda..." diye yanıtlar.
Oğlanın kostümünü hazırlarken sırtına tutturacağı İngiliz bayrağının 1/4'ünü yakmasının nedenini merak eden izleyici, "daha iyi göründüğü..." yanıtı alır ise de tatmin olmaz İngilizlerle çekişme olup olmadığını sorar, yönetmen "Yoktu" der, "...punk İngiltere'den geldi ama, Norveç'te mizah yoktu." Kuzey Denizi'ndeki petrolle ilgisi sorusu ise, "Varsa bile biz kullanmadık" diye yanıtlanır.
"Neden bu romanı uyarlamayı seçtiniz?" sorusu, "Beni asıl çeken yeni yetme yaşta üç çocuğumun olması, ben de onlara katılmak istiyorum ama bir adım geri durmam gerekiyor. Gençliğimde ben de punk rock grubunda çaldım" yanıtı alır.
"Norveç'te kusursuzluk göründüğü gibi değil mi, ya da insanlar bundan memnun değil mi?" sorusunun yanıtı ise, "Asıl konu benim bu tip kahramanlara, babalara ilgi duymam" olur. Filmin kadınlara bakış açısını merak eden izleyici "Bu Nikolaj ile babasının öyküsü" yanıtı alır, "Norveç'in erkek evlatlarını anlatmak istedim"
Son izleyicinin "Tüm karakterler arasında ayağı yere basan yok, yönetmen filmi dalga geçerek çekmiş" yaklaşımı, "Kuzey sinemasında büyüme sorunları çok işlenir, ben trajik bir konuyu mizah kullanarak işlemek istedim" diye karşılanır.

İsrail, 2011 yapımı Dipnot: Yönetmen Joseph Cedar, oyuncular Shlomo Bar Aba, Lior Ashkenazi, Alisa Rosen... Yaşamının 30 yılını Talmud** metinleri incelemeye ayırmış değeri bilinmemiş profesör ile aynı dalda çalışan, başarılı popüler oğlu bir ödül için yanlışlıkla birlikte önerilirler. Eğlenceli biçimde anlatılan, bir başka profesörün başını çektiği -"abla"ya bir kadınla bağlantılı olduğunu düşündüren- yıllara yayılan akademik rekabet bir noktada profesör baba lehine çözülür ise de "abla", çözümdeki inceliği yakalayamaz (bu konuya açıklık getirecek bir yoruma müteşekkir kalacaktır).

Hiç yorum yok: