28 Eylül 2017 Perşembe

"ABLA"YA GÖRE HAL VE GİDİŞ 15



"Kampanyalarımızdan haberdar edelim" konulu tacizlerle kız kardeşini ve damadını bezdirmiş telefon şirketi "abla"nın ciddi bir ziyaretini hak eder: Kışı İstanbul'da geçirmeye niyetlenince 12 yıl önce taşındığı yazlık evini kapatıp ADSL aboneliğini de 444'lü bir numaradan üç aylığına donduran "abla", kendine en uygun pozisyon için doğru tuşlamayı yapabilmek uğruna defalarca yeniden arayıp tüm mönüleri dinleyerek ulaştığı operatörden, ev telefonunu kapama işlemini, "bir cep numarası vermedikçe" yapamayacağını öğrenir.

Sabırla cep telefonu kullanmadığını anlatıp, mail adresinin kayıtlarında olduğunu ve fatura bilgisi için kullanıldığını, kampanyalar için aynı yolu izlemelerini rica eden "abla", telefonu, uzlaşmaya yanaşmayan kızın yüzüne kapamadan önce öfkeyle "bu nasıl şirket politikası böyle?" diye çemkirir, "resmen ayağınıza sıkıyorsunuz, cep telefonum olsa neden ev telefonu faturası ödeyeyim ki?"

Sonunda kalkar en yakın başmüdürlüğe gider; artık müşterinin banko önünde değil de masa önündeki koltuğa misafir edildiği sırası geldiğinde "abla", önce, -ilk işlemler sırasında numaraları mecburiyetten verilmiş- sürekli taciz edilen kardeşi ve damadı ile ilgili cep telefonu kayıtlarını sildirir; ardından üç ay sandığı dondurma işlemini altı aylık  -yazlıklar için çok daha mantıklı- süre için başlatır.

İşlemi 444'lü numaradan "üç aylığına" yapamadığına şükreden "abla" çıkarken müşteri hizmetleri görevlisi ardından seslenir; "ADSL için dondurma sürenizi, bitiş tarihinde yeniden başvurup üç daha uzatabilirsiniz."

Böylece, "kapatırım ev telefonumu olur biter" ruh durumuyla çıktığı yol ,"abla"yı çok daha memnun eden bir sonuca bağlanır: Halâ eski enerjinin kindar, kavgacı, intikamcı davranış kalıplarıyla davranır görünüyor olsa da "abla", elinden geldiğince mucidi olduğu, "anda meditasyon/tefekkür"* gereği, "duygusal açıdan dengede kalma"nın semeresini toplar, kendisi için her açıdan verimli bir gün yaratır. 


 
*"ABLA"YA GÖRE HAL VE GİDİŞ 7

 
 

3 Eylül 2017 Pazar

"ABLA"YA GÖRE HAL VE GİDİŞ 14

 

"Abla" Dünya üzerindeki, -orijinal kaynakların epey uzaklaşmışlarsa da- kitaplı dinlerin kitaplarını okuyup gönlüne en uygun gelenleri içine sindirmiş ve kendisini nüfus cüzdanının belirttiği gibi "İslam" değil de dinler üzeri ilan etmiştir. Görüşüne göre zaten, bir ara konuşmalarını izlediği, bağlılığını, adanmışlığını beğendiği Cüppeli Ahmet Hoca kriterlerine göre Müslüman olmak, "abla" gibilerinin değil ancak çok ayrıcalıklı insanların altından kalkabileceği olağanüstü gayret gerektirmekte.

Yine de, tek gün oruç tutmadığı için bayrama hakkı olmadığı fikrinde olsa da sabah ev halkıyla, sonra da karşılaştığı komşularıyla bayramlaşmaktan geri durmaz.

Bayramın ikinci günü kızıyla denizden dönen "abla" "ıslak mayo ile fazla dolanmayayım" deyip üzerini değiştirmek için odasına seğirtirken verandadaki hareketle irkilir.

Toparlanır, tül perdeyi aralar başını dışarı uzatır; ikisi verandanın ferforje kapısı ağzında, biri içerde salona açılan camlı kapı dibinde "abla" ile burun buruna gelmiş üç tane yeni yetme, bıyığı terlemekte delikanlı!

En yakın olanı "bayramınız mübarek olsun" diyerek eline davranırsa da mayosunu çekiştirmekte, mahcup "abla"nın başı dışarıda, bedeni evin içinde. "Sağolasın" der ve ekler "kusura bakmayın, müsait değiliz".

Her bayram, yan sitelerden teli aşıp gelen -önceleri yaşı bunlardan daha küçük- çocuklar için özel olarak hazırladığı şekerliği alıp gelecek, kendince kutlamaya ayak uyduracak durum bu kez  yok. Görünüşe göre bayram kutlama çetesinin de bunu dert ettiği yok, çoktaaaaan az önce eğilip verandasına göz attıkları bitişik eve yollanmışlar bile.

Duştan çıkan kızına olanı anlatan "abla", "nerde eski bayramlar diye yanıp yakılanlara al işte cevap" der, "sence bu oğlanlar gerçekten bizim bayramımızı kutlamak için mi buradaydılar?"

"Abla"ya göre, doğan her şey gibi eski bayramlar da ölmekte; Yeni Dünya'nın kurucusu olacak Yeni İnsan'a yerini bırakan eski insanlarla birlikte, geçmişe karışmakta.