24 Aralık 2017 Pazar

"ABLA"YA GÖRE HAL VE GİDİŞ 20

Akaşa Yayıncılık'tan çıkmış Onikinci Kryon kitabı YENİ İNSAN, İnsanlığın Tekamülü, özellikle 30 Eylül - 6 Ekim 2015 tarihlerinde Kryon'un İsrail Turunda verdiği On Üç Mesaj, "abla"nın kafasını kurcalayan bir çok soruya derin yanıtlar verir: Bunlardan biri İsraillilerin neden, ne için "seçilmiş" oldukları sorusudur; Kryon onların Dünyaya Tek Tanrı anlayışını sunmaları için seçildiklerini bildirir. Öyle ki bu büyük görev şimdi de bu halkı, göbeğinde yaşadıkları onca nefrete karşın barış için çabalamaları gerekliliğine hatta zorunluluğuna taşır.

Kitaptan, aralarında Kryon'un İstanbul seminerine atıfta bulunduğu ilginç bazı bölümler:

Sayfa 210'dan: "...Dünya tarihinde, bugün kullandığınız elektrik bir adam sayesinde elde edildi. Şimdi bunu iyi dinleyin, çünkü bu tüm mesajın esasıdır: Halen kullanılan elektrik türü olan alternatif akımı bir bilimciler kurulu icat etmedi. Onu, elektriği inceleyen bir üniversite bilim grubu icat etmedi. Bir adam bu dünyaya Akaşik bir amaç ile geldi. O, sadece bu amaçla, doğru zamanda doğru yere gönderilmiş olan bir ruha sahipti. Hatta onun yapabileceği şeyler sınırlanmıştı ve o keşfedip geliştirdiği diğer şeyleri sürdüremediği için hayal kırıklığına uğramıştı. O, hedeflerine erişemediği hissiyle mutsuz olarak öldü. Evet, Nikola Tesla bu dünyaya tam zamanında gelmişti ve o öngörülemeyen bir etkendi..."

Sayfa 215'den: "...Bu yer, insanlığın dualitesini temsil eder. O, kendinizi yok etme seçimini temsil eder ve daima insan ırkının geleceğinin bir parçası olmuştur. Siz İnsan ırkını yok etmeyi dört kere neredeyse başarıyordunuz! Bu, bilinen tarih değil, bilinmeyen tarihtir. Siz tarihi ne kadar bildiğinizi düşünürseniz düşünün, bu tarihten önce de büyük bir tarih vardı. Ama sevgili varlıklar, bunun son şansınız olması gerekiyordu ve birden kehanetler ortaya çıkmaya başladı.

Mahşer Savaşı burada meydana gelecekti.... Bu, dualitenin, insanlığın sonunun, asla görmediğiniz ölçekte ölümlerin merkezidir.

Benim partnerimin yaşam sürecinde bir çokları kitlesel yıkım silahlarına ulaşabilir hale geldiğinden, kehanetler üzerinde odaklanılmaya başlandı. Dünyanın iki süper gücü Mahşer Savaşı için hazırlanmaya başlıyordu. Bu 3B tarihidir ve hiç de ezoterik değildir. Bu süper-güçler, çok uzun olmayan bir zaman önce, elli bin nükleer silahı birbirlerine doğrultmuşlardı ve Dünya Mahşer Savaşı'na hazırdı. Kehanet buydu ve şimdi siz bu yerin o kehanetle aynı adı taşımasının neden mantıklı olduğunu biliyorsunuz. Çünkü nihai dünya savaşını başlatacak olan çekişme noktası İsrail'deki sorunlar olacaktı. Mahşer Savaşı'nı başlatacak olan buydu. İsrail ile yapılmış olan antlaşmanın yükümlülükleri Birleşik Devletleri işe karıştıracaktı. Bu yükümlülükler, Sovyetler Birliği'nin antlaşmanın yükümlülüklerine aykırı olacaktı. Bu sürecin nasıl işlediğini bilirsiniz; siz bir bomba attığınızda tüm bombaları atmak zorunda kalırsınız. Savaş böyledir ve daima böyle olmuştur. Siz bir savaşı hemen kazanacak vasıtalara sahip olduğunuza inandığınızda, sınırlı ölçekte bir savaş yapmak çok zordur. O ya tam savaştır ya da değildir. O ya yaşamdır ya da ölümdür sevgili varlıklar, siz şu anda ölümün içinde oturuyorsunuz. Lütfen dinlemeye ve okumaya devam edin. Bunun nasıl mantıklı gelmiş olduğunu görüyor musunuz? İsrail'deki sorunlar nihai savaşı yaratacaktı ve bu yer "sıfır noktası" idi. Ya da öyle miydi?..."

Sayfa 217'den: "...Savaşın tek yol olarak görünmesi bir başka kölelik türünü temsil eder ve siz en sonunda bu düşünce köleliğinin eski topraklarından kurtulacaksınız. İnsanlar, en sonunda, savaşın geçmişe ait, çirkin ve asla çözüm oluşturmaz olarak görüleceği bir bilincin Vaat Edilmiş Topraklarına, yeni ve tekamül etmiş bir insan doğasına erişeceklerdir!

En sonunda, dünyanın bilgeliği savaşın savaşa yol açtığını, bunun bir hastalık olduğunu ve asla bir çözüm olmadığını anlayacaklardır. Sevgili varlıklar, eğer bu dünyadaki herhangi bir savaş çözüm olsaydı, başka bir savaş olmazdı, oysa savaşlar devam etmektedir.

Siz yavaş yavaş, yeni düşüncenin Vaat Edilmiş Topraklarına giriyorsunuz..."

Sayfa 219'dan: "...Maya halkı (ve diğerleri) beş bin yılı aşkın bir zamanı kapsayan uzun bir takvim yaratmışlardı ama o takvim 2012'de sona erdi. Eğer insanlık 2012 Aralığı'ndaki eşiği geçerse diye, yıllar önce (Ekinoksların Presesyonu'nun yeni bir döngüsünün başlangıcında başlayacak olan) yeni bir takvim yaratılmıştı. Maya takvimi kehanetine göre, eğer insanlık kendini yok etmeden önce o eşiği geçerse, bir Mahşer Savaşı olmayacaktı. Sizin ayrıca takvimi de yeniden başlatmanız gerekecekti. Bu İnsan bilincinin takvimidir..."

Sayfa 224'den: "...Şimdi bir başka konuya geçelim. Ben tarihten söz etmek istiyorum. Size, hepinizin işitmemiş olduğu bir bilgi vermek istiyorum: Dünyanın belirli bölgelerinde bu çok iyi bilinir ama burada o kadar iyi bilinmez. Bu bölgede, siz bölgenin tarihi le dolusunuz. Bu bölgede yaşamış olan peygamberlerle dolusunuz, daha fazla bir şeyle değil. Siz, benim şimdi söyleyeceğim şeyin farkında olmayabilirsiniz. Daha büyük bir tablo vardır ve ben onu özümsemenizi ve anlamanız istiyorum. Gidip onu araştırmanızı istiyorum, çünkü o Kryon'dan kaynaklanmadı. Ben size asla işitmemiş olabileceğiniz bir tarihi ve kehaneti sunacağım.

Biz İstanbul'dayken,* "Dünya'nın Bilinmeyen Tarihi" başlıklı bir mesaj sunduk. Biz bu mesajı orada sunduk, çünkü bölgede ve onun civarında, tarihçilerin anlayamadıkları, var olmamış olması gereken kültürleri, asla görülmemiş olan dilleri (çivi yazılarını) içeren yerlerle ilgili bir çok yeni keşif yapılmıştır. Sizin düşündüğünüzden çok daha eski bir tarih vardır. Bu bölgede bile, sizin düşündüğünüzden daha eski bir tarih vardır. Biz, Sümerlerden söz ediyoruz. Sümer Uygarlığı aslında dokuz bin yıldan eskidir ve bu bölgede var olmuştur. Gidip onu da araştırın.

Sevgili varlıklar, Lemurya denen yerden gelmiş olanlar, bu dünyada otuz bin yıldan daha eski olan bir Akaşa'ya sahiptirler. Şimdi, bu bölgede yaşayıp da bu mesajı dinleyenler, kanalı kapatmayın. Ona bir şans verin. İnsanlığın sizin düşündüğünüzden çok daha uzun bir zamandır burada olduğunun kanıtları vardır. Öyle ki bu bölge onun yanında genç kalır!

Aborijinler kadim yerli halktır. Biz yerli sözcüğünü tekrar tekrar kullanacağız. O, bir bölgedeki orijinal İnsan anlamına gelir. Yerliler, ilk halklar. Onların çoğunun bir ülkesi yoktur. Onların bir ailesi, bir kabilesi ve -sizin işitmemiş olduğunuz, onların kimliklerini temsil eden- kabilesel adı vardır. Aborijin halkının otuz bin yılı aşkın bir zamandır kendi toprağında bulunduğu belgelenmiştir. Çünkü o zamanlar orada fatihler yoktu. Avustralya tecrit olmuş bir kıtadır ve hiç bir şey ona dokunamamıştır. Onlar dışarıdan gelenlerle savaşlar yapmamışlardır. Böyle bir şeyi hayal edebilir misiniz? Avustralya hükümeti kendi yerli halkının bu kadar eski olduğunu belgelemiştir. Bu yerli halk otuz bin yıldır oradadır.

Bu da, İbrahim doğduğunda, Aborijinlerin kendi uygarlıklarında en az yirmi bin yıldır yaşıyor oldukları anlamına gelir. Bana inanıyor musunuz? Sizden bunu da araştırmanızı istiyorum. Bunu kendiniz araştırım ki size söyleyeceğim şeyi anlayabilesiniz. Sümerler daha yeni ortaya çıkarlarken bir yerli halkın yirmi bin yaşadığı bir kıta varken, nasıl olur da Sümer uygarlığı dokuz bin yıl önce uygarlığın başlangıcı olabilir? Bazılarınızın henüz işitmedikleri kehanetler vardır ve onlar bu dünyadaki ilk insanlardan gelmiştir. Bu kolektif bir kehanettir. Kolektif kehanet, o kehanetin farklı bölgelerde yaşamış ve birbirleriyle asla karşılaşmamış olan yerli kabilelerden kaynaklandığı anlamına gelir.

On bin yıllık aynı kehanetin, her iki taraftaki orijinal yerli halklar tarafından bilindiği yakın geçmişte keşfedilmiştir. Tekrar soruyorum: Siz Maya takvimini işitmiş miydiniz? Bir çoğunuz işitmediniz. Bazılarınız "O çok uzaktaki putperest kültürdeki gizemli bir şeydir" diyeceklerdir. Onlar putperest değillerdi! Onlar Tek Tanrı'ya -sizin bu bölgede yaptığınızdan farklı biçimde- inanıyorlardı. Onların Tek Tanrısı, tüm canlılarda merkezlenen Yaratıcı Kaynak idi. Her şey tek bir kaynaktan gelmişti ve onlar bunu biliyorlardı..."


 
*Kryon İstanbul Semineri, 11 Nisan 2015 Cumartesi, Bilinmeyen Tarih başlıklı Kanal Seansı Çevirisi:http://senbilirsinablablogu.blogspot.com.tr/2015/05/abla-nisanda-katldg-seminerin-bant.html

11 Aralık 2017 Pazartesi

"ABLA"YA GÖRE HAL VE GİDİŞ 19



2004'te, çocukluğunun odasını gelin odasına çevirdikleri kızını evlendirdikten bir yıl sonra ikilinin ekonomik olgunluğa ulaştığına hükmedip "yavaşlama" niyetiyle taşraya göçen "abla"nın, 1983'ten beri yaşadıkları evi, torunun doğumu sonrası giderek yetmez olur. 

Ülkenin hal ve gidişinden tedirgin küçük aile, "çocuğu nerede büyütsek, oraya mı, bu yana mı göçsek?" diye düşünürken, sonunda, daha geniş bir ev buldukları -"abla"nın neşeyle saptadığı üzere, Okmeydanı yakınlarından, zamanında, Okçular Tekkesi'nden atıldığı rivayet edilen oklardan en uzağa düşenini işaretleyen- nişan taşının* az ötesine taşınırlar.

Her iki evin konumunun benzerliği, iki ünlü hastanenin yanı başında olmakla kalmaz; hemen hemen aynı mesafede, teneffüslerde aynı anonsları tekrarlayan bir okul ile çok daha yakın bir de cami vardır.

Şehrin yaşamının göbeğinde olmayı isteyerek seçmiş damat ile kızı, eski ama bakımlı, çepeçevre güneş gören köşe dairenin pencerelerinden sızan, şehir, trafik, fazladan hastane trafiği, birbiri ardı sıra aralıksız geçen uçakların gürültüsüne fazlaca tepki göstermezler. 

Cami hariç; gecenin en karanlık, şafağın en yakın olduğu saatte, yan odadan gelircesine yakın, davudî sesle güzel makamla okunmasına karşın, -eskinin alçakgönüllü yayınını "abla"nın çok özlediği- yüksek perdeden ezan, küçük aileyi tam kadro ayağa diker, böylece bir ihtimal yeni komşularını da... 

"Hayya alessalah, Hayya alessalah (Haydin namaza) Hayya alelfelah, Hayya alelfelah (Haydin kurtuluşa)"* 

Büyük dinlerin sonuncusunun inananlarının, günde beş kez kurtuluşa davet edilişinin, bu denli yüksek perdeden yayınını, özellikle sabahın o saatinde ne yazık, davetten ziyade tehdit, sindirme, şantaj neredeyse terör olarak algılayan "abla" umutsuz değildir; her şeyin enerjinin bir biçimi olduğunu, bir yerde bir yığılma, aşırılık varsa bunun eninde sonunda dengelenme amacıyla tersine döneceğini kavrayalı, her şeyin bir zaman sorunu olduğunun bilincindedir.