25 Mayıs 2015 Pazartesi

“Abla”, Nisan’da katıldığı seminerin bant kaydını, arkadaşı, şifacı eğitmen Filiz Baştüzel’in çevirisiyle, hiç yorumsuz, yazıya döker:



Kryon İstanbul Semineri, 11 Nisan 2015 Cumartesi, Mini Kanal Seansı Çevirisi:

Merhaba, ben manyetik hizmetten Kryon. Ben nerede olduğumu biliyorum. Bu yapmış olduğunuzun Ruh için gizemli bir yanı yoktur. Ortağımın beni buraya getirmesi bir gizem değil.

Burada çok şey var. Burada çok şey var. Sadece bu odada (olan bitenler) değil. Bu akşam size, burada olan, çok derin/yoğun/içe işleyen şeylerden bahsedeceğim. Gerçekte neler olduğunu bilmenizi istiyorum. Şimdi. Dikkatinize odaklanın. Ruh sizi tanıyor. Dinleyin. İnananlar ve inanmayanlar. Hepiniz Tanrı tarafından eşit olarak seviliyorsunuz. Neden buradayım diye düşünüyor olmanız önemli değil. Şu anda buradasınız. Ve sevgililer sizde tanrısal idrak/görüş/sezgi yeteneği mevcut. Bu yetenek sizde var. Bu gerçek mi, değil mi? Bunu bilecek yeteneğe sahipsiniz. Bunu kaç kez söyledik. Dünyanın birçok yerinde bu olabilir. Adam sandalyeye oturuyor ve kaynağın merkezinden (gelen) mesajlardan bahsediyor. Bunun bir tiyatro, rol olduğunu, adamın …mış gibi yaptığını söyleyebilirsiniz. Bunu yine söylüyorum. Bu sizin içinde büyütüldüğünüz gerçeklik. Burada bir yargılama yok. Bu sizin gerçekliğiniz. Birçok da insan var bunu size söyleyen, böyle bir şey bu şekilde mümkün olamaz diyen. Peki şimdiden ne haber? Tam şimdi ne oluyor? Tüm öğretileri/eğitimleri, tüm tarihi hepsini bir kenara fırlatın ve siz karar verin, siz. Sizin hepinizin içinizde sezgi/muhakeme/idrak makinesi var. Buna inanıyor musunuz?

Size şunu sormama izin verin, Tanrıya inanıyor musunuz? Her neyse, her kimse O. Bir yaratıcı. Eğer cevabınız “evet” ise bu bir adımdır. Şimdi karar vermeniz gerek! Evrenin yaratıcısı sizinle konuşabilir mi, konuşamaz mı? Sizin, Ruh’un imajından yaratılmış olmanızın da mı bir anlamı yok? Ve bu Ruh, sizi sonsuza kadar görmezden gelseydi/size önem vermeseydi, bu ne tür bir sevgi olurdu? Geçmişiniz insanlara verilmiş meleksel mesajlarla dolu.  Üstatların, bu gezegende var olmuş üstatların hepsinin Ruh’dan mesajları vardı. Hepsinin. Onların birçoğuna bugün bakıyorsunuz. Onlara hayranlık duyup, onurlandırıyor ya da onlara tapıyorsunuz. Ama bunun size olabileceğini inkâr ediyorsunuz. 

Sizin (yakınınızdaki) inançsızlık dolu kutuyu boşaltmanızı istiyorum.  Sadece kısa bir süre için. Sadece bugün ve yarın için. Size önceden söylenmiş şeyleri göz ardı edin. Sadece bugün ve yarın için. Ve sadece kendiniz karar verin bunun nasıl bir his olduğuna.  Kişiliğiniz şimdi savunmaya geçip “bu mesajına bağlı” diyebilir. “Mesajı duyduğumda gerçek mi değil mi bakarım” diyebilir. Peki işte mesaj: Siz sınırsız/sonsuz (ölçülebilenin ötesinde) seviliyorsunuz. Biz sizin isminizi biliyoruz. Ne yaşayıp nelerden geçtiğinizi biliyoruz.  Ne’den korktuğunuzu biliyoruz. Ve elinizi tutmak istiyoruz. Sizin herhangi bir şey yapmanıza gerek yok. Sadece bunun olabileceğini kabul edin. Bu nasıl sizce? Burada hiçbir art niyet (ya da gizli bir gündem) yok. Sizden istediğimiz hiçbir şey yok. Sadece ve sadece sizden bunun olabileceğini kabul etmenizi istiyoruz. Dinleyin. Bu şehir uyanıyor. Neden buradasınız?  Neden burada bu kadar çok kişisiniz?  Bu şehir uyanıyor. Ve bunun bir sebebi var. Bunun ne olduğunu size kısa bir süre sonra söyleyeceğim. Bitirdiğimde, umarım şu an olduğunuzdan çok daha büyük hissedeceksiniz. Bilmeniz gereken bazı şeyler var. Güzel şeyler. Harika şeyler. Sizin hakkınızda. Bölge hakkında. Ve gerçekten burada neler oluyor, onun hakkında. Ama şimdi, eğer buna inanmazsanız faydası olmaz. Bu gerçek mi, değil mi? Size kalmış. Özgür irade her zaman bir anahtardır. Eğer mucizevi bir şey istiyorsanız bu aslında özgür irade değildir. Bu ikna etmek içindir. Bu sizinle, sizin içinizde bulunan, Tanrının içinizde olduğu olasılığının kapısını açıp açmamayla ilgilidir. Yaratımın o tohumu hala sizinle. Bunu hissettiğinizi biliyorum. Sizi tanıyorum. Bu sadece açılan enerji. Çok daha fazlası olacak çok. Bu hafta sonu düşüneceğiniz şeyler.

Ben, insanlığa âşık Kryon. Bu toprağın atalarından devam etme izni istiyorum. Daha sonra bu toprakların sırlarını verme izni istiyorum. Bu gezegende neler olmuştu ve burada neler oldu. Dedikleri gibi “noktaları birleştirmekle” başlayın. Bu deyimin anlamı, bir adımdan diğerine geçerken mantığı kullanarak ilerleyin. Sizin için bunun bir anlamı olmalı. Biz daha sonra bunu size göstermek için elimizden gelenin en iyisini yapacağız. Bu gerçek mi, değil mi?

Ve öyledir.

 

Kryon İstanbul Semineri, 11 Nisan 2015 Cumartesi, Bilinmeyen Tarih başlıklı Kanal Seansı Çevirisi:

Merhaba, sevgililer ben manyetik hizmetten Kryon. Hissedebiliyor musunuz? Sizin yolunuzda yeni bir rüzgâr esiyor. Burada yeni bir enerji var. Ve ben nerede olduğumu biliyorum.  Sevgililer, bu akşam burada olanlar, size nerede olduğunuzla ilgili olarak, biraz daha bilgi vermek istiyorum.

Bizim için oturup belli bir kültürün enerjisi hakkında bilgi vermek çok sıradan bir şey. Bunu birçok yerde yaptık. En son sizin Avustralya diye isimlendirdiğiniz yerin ortasında yaptık.  Güney Fransa’da yaptık. Birleşik Krallık’ta, Bulgaristan’da, Rusya’da. Bunlar bugün sizin isimlerini (bu şekilde) bildiğiniz ülkeler. Macaristan’da yaptık. Her seferinde böyle bir isim verdiğimde onun yeri (konumu) hakkında sizin zihninizde bir resim oluşuyor. Ama ülke isimleriyle çizilmiş olan mevcut sınırlar çok (yenidir) yakın zamanda gerçekleştirilmiştir.  Ve bunu siz sadece kendi tarihinizin çerçevesinde biliyorsunuz. Size bu akşam daha büyük bir tarih anlatacağım. Size hiç anlatılmamış olan bir hikâye anlatacağım.  Bunun, birçok kez ipuçlarını verdik. Bu çok uzun bir kanal seansı olmayacak. Ama bu sizin için, yoğun/çok derin bir bilginin paketlenmiş şekli olacak. 

Size sormak istediğim şu: Siz kim olduğunuzu sanıyorsunuz? Eski Ruh. Eğer daha önce benim bilgilerimi takip ettiyseniz… İnsanlığın güzelliği çok uzun zamandır mevcut. Bazılarınıza söylendi, medeniyetin tohumu, başlangıçların tohumu bu vadide konuşlandırılmıştır. Eski medeniyetlerin bulunduğu yerde. Ama bu, sadece bu fazın tarihiyle (geçmişi) ilgilidir.

Size bir şey açıklamak istiyorum. İnsanlığın beş başlangıcı ve sonu oldu. Başlangıç ve son dediğimde, sizin insanlık diye adlandırdığınız bir medeniyetin yükselişi ve tamamen son bulması demek oluyor. Bu şimdiye kadar dört kez yapıldı. Siz beşincidesiniz. Beş numara sadece 10.000 yıl eski. Yani siz kendi tarihinizi kutlarken, sadece beş numaranın başlangıç yerine bakıyorsunuz. Bunu size söylememin bir nedeni var. Düşünün. Sizden önce dört. Size bir soru soracağım. Siz kimsiniz, nerelerdeydiniz, neler yaptınız? 

Bir kaç gün kadar önceydi galiba, partnerim Avusturalya’da Kırmızı Merkez denilen yerdeydi. Orada bir insanlık ırkını kutladı. Tüm bu beş medeniyet dönemini yaşayan bir ırkı kutladı:  Aborijinler. 40.000 yıldan daha fazla. Ama sizin tarihiniz sadece 10.000 yıl geriye gidiyor. Size bir sorum var 20.000 yıl önce neredeydiniz? Hiç bunu düşündünüz mü? Şimdiye kadar o kadar eskiye giden tarihiniz yoktu. Ama vardı. Tam burada vardı.

Bir numara ve iki numaralarda ne olduğunu size söylemek istiyorum. Asla ve asla bir ve iki numarayla ilgili kanıtları bulamayacaksınız. Ama her biri yaklaşık 10.000 yıl kadar sürmüştü. Siz nerelerdeydiniz, Aborijinler başladığı zaman. Sizlerden bunu düşünmenizi istiyorum.  Çünkü eski ruh, sizler 10.000 yıl önce başlamadınız.  Peki ben birçoğunuzun bir çok medeniyet grubunda olduğunuzu ve burada yerleştiğinizi söylesem.  Şimdi bu gittikçe karmaşıklaşıyor. Çünkü bugün tüm bildiğiniz sınırları ve isimleri olan ülkeler. Eğer size daha büyük bir Persiya desem bu ne anlama gelirdi? Üç ülke, dört ülke, belki de beş. Onların farklı sınırları ve farklı isimleri vardı. Ama bu bir numara ve iki numara için geçerli değildi.  Onlar küçüktüler.

İnsanlık çeşitli nedenlerle (yok edildi) sona erdi. Asla kendinizi yok etmediniz. Ama çok yaklaştınız. Gaia (Dünya) da asla bunu yapmadı. Bunu yapan, her zaman bilinçlilikti. İnsanlığın büyümesi gerekiyordu aynen çocukların büyüdüğü gibi. Bugün sahip olduğunuz elegan fikir ve düşünceleri elde etmeniz için çok uzun zaman gerekti. Bilinç düzeyindeki düşük seviye, bir numara ve iki numaranın sonunu getirdi. Devam edemediniz. Sizlerden çok fazla yoktu. Ama buradasınız. Çünkü bir numara, iki numara, üç numara, dört numara, beş numara, hepsi burada var oldu. Peki tekrar soruyorum, burası neresi?  

Sizin için başka bir harita çizeyim. Çok uzakları, Bosna gibi, Hırvatistan gibi, Sırbistan gibi, şimdi Persiya dediğiniz yere geçelim, Türkiye, Suriye, İran tüm bunları tek bir yer olarak düşünün. Çünkü o tek yerde, dört numarada bir şey oldu. 

Üç numarayı sizin için bulmak/belirlemek çok çok zor. İnsanlar büyük yapılar inşa etmediler üç numarada.  Nedeni şu; çünkü bu sezgisel değildi. Bir numara, iki numara ve üç numarada insanların yaptıkları şey, içgüdüsel olarak çevrelerinde gördüklerini izlemekti.  Hayvan Krallığı yapılar inşa edip, içinde yaşamıyordu. Çevrede hareket halindeydiler.  Mevsimleri izliyorlardı. Ve asla aynı yerde çok uzun süre kalmıyorlardı. Bu her zaman sınırlarla ilgili savaşlara neden oldu. Olgunlaşmamış düşünceler ve sonucunda da öldürmeler.  Siz üç, üç kez bunlardan geçtiniz. Neredeyse 30.000 yıl.

Dört numaraya geldiğinizde daha elegant’dınız. Yapılar inşa ediyordunuz. Bazılarınız merkezler inşa etti. Şehir devletleri çevresinde gruplaşarak yerleştiniz. Bu 20.000 yıl önceydi. Bu dört numaraydı.  Ama tek bildiğiniz beş numara, onun içinde oturuyorsunuz.  Bu sürede Aborijinlere ne oldu? Hiçbir şey, aynı kaldılar, hiçbir şey onlara dokunmadı.  Bunu sizlere bir kanıt olarak söylüyorum ki insanlık 40.000 yıldır ve belki de daha fazla bir süredir, burada. Bu gezegende bazı yerler var ki oralarda 60.000 yıl öncesine ait doküman var. Ama sizin (bildiğiniz) tarihinizde 10.000 yıl. 20.000 yıl önce neredeydiniz? 

Bazılarınız eski ruhlar, sizi bugün buraya getiren şey; bir düzeyde siz bunları hatırlıyorsunuz. Hatta bir numarayı bile. Bu gezegenin yeni enerji özelliklerinden (niteliklerinden) biri de Akaşı uyandırmak (ya da uyanan Akaş). Belki dünyanın düğümlerini çevreleyen şeyleri hatırlıyorsunuz. Medeniyetin başladığı orijinal Pleidian evlerini,  medeniyetin başladığı zamanı…  Bunlardan birinin çok yakında olduğu zamanı.  O zaman siz neredeydiniz? Sizi bir konuda hayran bırakmak (etkilemek) istiyorum. Siz çok çok uzun zaman öncesinde, bu dünyayı meydana getiren puzzle’ın bir parçasıydınız.

Dört numaralı medeniyet hakkında konuşmak istiyorum. Çünkü onu keşfetmeye başladınız artık. Sevgililer, size bugün bahsettiğim alanlarla (ülkeler) ilgili ve size çok gizemli gelebilecek, keşfedilecek pek çok şey var. Ama büyük haber bu değil. Size daha önce bahsetmiş olduğumuz reenkarnasyon için çok fazla arzu (istek/eğilim) var. Sizde (insanlıkta) çok fazla, kendi aile ruh gruplarıyla aynı yerde olmak için reenkarne olma ve aynı bölgede kalma isteği vardı. Tekrar ve tekrar…  Reenkarnasyon, son 30.000 yılda değişti. Daha sofistike olmuş insanlık, dünyanın çeşitli yerlerinde reenkarne olmaya başladılar ki, bu da gezegenin değişimi için gerekliydi. Bu sadece son 10.000 yıldır gerçekleşiyor. Bundan önce siz, tekrar ve tekrar aynı ailede kaldınız.

Bu odada bazılarınız “o” Şamanik enerjiye sahipsiniz. Ve ayaklarınızın altında neler olduğu hakkında hiçbir fikriniz yok.  Katman ve katmanlar dolusu medeniyet.  Enteresandır ki, tam şu anda politik olarak bu gezegende burası, altını kazıp, oralarda ne olduğunu bulmaya imkân veren tek ülkedir. Size demin bahsettiğim diğer ülkelerin birçoğunun başı derttedir.  Ya da (para) kaynakları yoktur. Ya da belki inanç sistemleri onları bu keşifleri yapmaktan alıkoymaktadır. Ama burada öyle değil. Bulunacak şeyler var sevgililer. Bulduğunuzda bileceksiniz ki, bunun, sizin sandığınız şekilde, sizin tarihinize ait olmadığını göreceksiniz.  Dört numaralı tarihle ilgili malzemeleri bulmaya başladığınızda göreceksiniz ki onlar, son 10.000 yıl içinde bulunanlardan çok farklı olacaklar. Çok garip olmayacak şekilde bunu size nasıl anlatabileceğimi bilemiyorum. İnsanlık büyüdü. Aynen çocukların büyüdüğü gibi. Binlerce yıl boyunca yavaş bilinç değişikliğiyle. 

Benim size verdiğim bu bilgilerle, hiçbir tarihçi hem fikir olmayacak. Sizler insan doğasının hep aynı olduğunu düşünüyorsunuz. Hayır. Sadece siz son 10.000 yıldır yaşayan insanın doğasını gerçekten tanıyorsunuz. Dört numarada o, çok farklıydı. Sizin arşivleriniz ayaklarınızın altında. Henüz hiç bakmadığınız yerler var. Okyanusunuzun (denizinizin) kıyılarının yakını da dâhil olmak üzere. O (bulgular) sizin kim olduğunuzu ortaya koyacaktır. Bu sizin ne kadar uzun yaşadığınız konusunda, ufuklarınızı genişletecektir. Ve dünya üzerinde oturup da bunu söyleyebileceğim o kadar az yer var ki…

Sizin burada çok büyük bir tarihiniz var. Bazılarınız bunu keşfetmek üzeresiniz. Bu hayatınızdaki teknoloji sayesinde, daha önce hiç görmediğiniz şeyler su yüzüne çıkmamış bazı şeyler bulunacaktır. Bakmayı düşünmeyeceğinizin varsayıldığı, ya da sizin bakmanıza izin verilmeyen yerlerde. Bulacağınız şey ne olacak? O bir gizem olacak. Arkeologlar kafalarını kaşıyacaklar. Daha önce hiç görmediğiniz figürlerin heykelleri. Daha önce hiç görmediğiniz yazılar. Duvarlarda cennetlerin referansları (tanımları) olacak. Siz onların basitçe (sadece) astroloji olduğunu sanacaksınız. Ama değil. O tamamen farklı bir şey. 

Astroloji gezegendeki en eski bilimlerden biri, ama o sadece 12.000 yaşında. Çünkü o elegant. O, beş numaradaki elegant insanlar tarafından geliştirilen elegant bir sistem.  Duvarlarda değişik yazılar ve figürler göreceksiniz. Gizemli.  Bazılarının uzun kafaları olacak. Onların özel şapkaları olduğunu düşünebilirsiniz. Ama değiller. Ben size dört numarayı fark etmenizin yollarını veriyorum. O burada, sizin keşfetmeniz için. 

Ama ondan daha da fazlası, sizsiniz. Size ne söylediğimi anlıyor musunuz? Siz eskisiniz.   Burası insanlığın beşiği. Burada daha önce adını zikrettiğim, gezegendeki birçok yerden, çok daha fazla medeniyet var. Bildiğinizden daha da yoğun. Sizin bir parçası olduğunu bilmediğiniz medeniyetler. Şimdi.

Size daha önce gezegenin kristalin ızgarasından bahsetmiştim. Bu insanlığı hatırlayan ezoterik bir kristalin ızgaradır. Komplike (karmaşık-çetrefilli). Şu şekilde kafanızda canlandırın; insanların yaptığı ve düşündüğü her şey bu gezegeni çevreleyen kristalin ızgara tarafından hatırlanıyor.(kaydediliyor) Bir yerde ne kadar çok medeniyet varsa, orada olanla ilgili o kadar çok anı (hatırlanacak şey) var. Bunu size nasıl anlatıyorum; sizin ne kadar eski olduğunuzla ilgili fikriniz var mı?  Sizin burada 30.000 yıldır ne kadar fazla İz (damga-kayıt) bıraktığınız hakkında bilginiz var mı? Yaşlı ruh sen bu topraklara demir attın/sabitlendin.  Bu toprak sana ait. Buralarda aile üzerine aileler yetişti ve savaşlar üzerine savaşlar yapıldı. Bunların ne anlama geldiğini size anlatamam. Yeni enerjiyle bunlar hatırlanacak (farkına varılacak).  Burada bu temelleri atanlar, burada medeniyet üzerine medeniyetler kuranlar; uyanıp değişimi yapacak olanlar işte bunlar olacaklardır. Şamanlar, bunlar sizsiniz. Bunu hissetmiyor musunuz? Türkiye’de bir rüzgâr esiyor. Burada bazı şeyleri değiştirmeye başladı bile. Bunu hissediyor musunuz? Bazılarınız bunlardan korkuyor. Burada bir uyanış var, aynı çevrenizdeki ülkelerde olduğu gibi. Akaşa uyanıyor ve bazılarınız çok farkındasınız ama neden olduğunu bilmiyorsunuz, o nedenle burada oturuyorsunuz. 

Size neden olduğunu söyleyebilirim.  Türkiye de bir rüzgâr esiyor. Türkiye de bir tolerans var. Türkiye’deki genç insanların bazılarında beklenmedik bir uyanış var. Türkiye’de değişimi İstemeyenler de var ki onlar negatif denilen eski enerjinin kalıcı olması için savaşanlar. Onlar değişecek, ya da onlar yeni enerjinin herhangi bir türünde var olamayacaklar. Onların bir şansı yok. Çünkü burada ışığın uyanışı var ve 30.000 yıllık olanları temsil ediyor. Siz toprağa ve ağaçlara sahipsiniz. Hayvanlar sizi tanıyor/biliyor.  Bilge olanlar sizi biliyor. Koruyucular sizi biliyor. Çok boyutlu kapılar/geçişler ki siz onların nerede olduğunu biliyorsunuz, sizi tanıyorlar. Siz buraları aydınlatacaksınız. Tüm bu medeniyetleri. Siz onlar için buradasınız. Bu yakında ortaya çıkacak. Aslında deliller ortaya çıkmaya başladı. Bu yakında ortaya çıkacak. Kimsenin bilmediği tarih. Sizin dışınızda.  Sizin akaşınızda. Bir daha söylüyorum; çok az yer var oturup, bu tür bir kanallık yapabileceğim. Şimdi zamanı. Partnerim beni buraya getirdi, bunları duyabilesiniz diye. Eski eski ruh,  senin bilgeliğin var.  Bu alanı büyük bir yere taşımaya. Sabırsız olmayın insan bilinci yavaş hareket eder ama eder. Rüzgârın estiğini hissedebiliyor musunuz? Tazeleyen, aynı zamanda şaşırtan. Ama yeni…  Eski yollara dönmek isteyenler, içinizdeki şamanı görün. İçinizdeki bilge olanı, neden geldiğini bileni. Gezegendeki eski ruhların bazıları buradalar. Bu bizi nasıl hissettiriyor biliyor musunuz?  Biz en başından beri sizinleyiz. Gezegende bunun gibi çok fazla yer yok. Sizin bu gece buradan, kim olduğunuzu bilerek gitmenizi istiyorum.

Ve de öyledir.

 

Semineri banttan dinlemek isteyenler için:

8 Mayıs 2015 Cuma

İzin günlerinde “abla”, iki film görür: CitizenFour ve Limonata

 
Kirpi yavrusunu pamuğum diye severmiş lafını ikide bir tekrarlayarak bir tür özeleştiri içinde görünse de “abla”, torununun doğumuyla klasik anneanne kılığına bürünmekte hiç gecikmez; hatta damadına, önüne gelene gösterip hikâyesini anlatabileceği cüzdan boyu bir torun fotoğrafı sipariş eder.
Bu arada, Dünya’daki üçüncü ayını şen şatır sürerken, dedesinin, Nisan yağmurları yeşili, erguvan pembeli parka taşıdığı oğlan ile anası, aynı zaman diliminde “abla”yı izinli sayarlar: Epeydir sinemada yeni bir söz, fikir yok diyerek festivalleri izlemeyi boşlamışsa da “abla”, İstiklâl Caddesi’ne yürüyüp bir de film görüp dönmekten pek hoşlanır.
34. İstanbul Film Festivali NTV Belgesel Kuşağı’ndan, -yurttaşlık yasasının dördüncü maddesi ya da (okunuşu yüzünden) yurttaş için anlamına ve üst düzey CIA analizcisi Edward Snowden’ın takma adından ötürü- Citizenfour, ödül çelenkleri afişine zor sığan bir belgesel. Filmin “abla” için önemi, Yeni Dünya’yı kurmakta olan –Gezi Parkı gençleri türünden- Yeni İnsanlardan, pırıl pırıl bir tanesinin alabildiğine duru bir cesaretle, içinde bulunduğu entrikayı açıklamaya karar vermiş olması: 11 Eylül’ü bahane edip vatandaşını koruma –sahte- vaadiyle sıkı takibe alan ABD’nin, işi sanayi, iş yaşamı, ticaret vs. sırlarına dek genişlettiğinin sezildiği hukuk dışı tavrın kanıtlarını, kendisi kadar risk almış gazetecilere kamera önünde teslim ederken, küçük bir notla “iş için gittiğini…” belirttiği yaşamı tümden değişecek olan Snowden, “abla”nın beklediği gibi bir model yaratır. Belgeselin sonunda, -Nisan’da katıldığı Kryon İstanbul Semineri’nde konuşan şaman, felsefeci, astrolog Michelle Karen’in, sonbaharda açılacak portallerle, bizlerin çabalamasına dahi gerek kalmaksızın gizliliğin ortadan kalkacağını bildirişine örnek gibi- büyük ihtimalle yine bir Yeni İnsan, ekibe bir başka ifşaat için başvurur. ABD, Almanya 2015 yapımı filmin yönetmeni Laura Poitras, oyuncuları, Edward Snowden, Glenn Greenwald, Jacob Appelbaum...
İkinci izin günü için eğlenceli bir film seçen “abla” Limonata’yı görmek üzere 11:30’lu bir ilk seansı hedefler, bir saat önce de yürüyüşe geçer. Bilet için gişeye yanaşırsa da “abla”ya nazikçe, biraz beklemesi, tek kişi olduğundan bu seansın iptal edilebileceği bildirilir; öyle de olur, seans saatine dek başka gelen olmadığından –yaz geldi ya, açıklaması, özrü ile- kendisine birkaç bina aşağıdaki diğer sinema önerilir. Orada ilk seans 12:00’dedir ama iptal durumunda geri alınmak üzere kendisine bilet kesilebileceği bildirilir. Seans saatinde “abla” halâ bir kişidir; gişeye gider, gösteri için en az iki kişi gerektiğini öğrenir, bir bilet daha alır. İkincisini herhangi birine verilsin diye gişeye bırakmaya niyeti, girişte iki bileti kestirmesi gerektiği bildirilerek engellenir. Nihayet içeri geçen “abla”, yer gösterici ve makinist birkaç kişi tarafından heyecanla karşılanır; 2. Salona doğru yol alırlarken duyurduğu, mümkünse ara vermeyelim talebi hoşgörüyle karşılanıp yerine yerleştirilir.
Gayretinin karşılığını alan “abla” filmi çok beğenir: Türkiye 2014 yapımı Limonata’nın yönetmeni Ali Atay, oyuncuları, Ertan Saban, Serkan Keskin, Ciguli, Luran Ahmedi... Kimsenin bilmediği kardeşinden helâllik almak isteyen babasının son arzusu için Makedonya’dan İstanbul’a, külüstür arabasıyla 800 km yol tepen Sakip, dedelerinin adını taşıyan Selim’in “piç”liğinden gelen sert tepkisiyle karşılaşır. Zoraki biçimde ikna edilip ölüm döşeğindeki babaya giderken, patlayan lastik yüzünden -Ciguli’nin vefatından önceki son rolü, oto tamircisi- bir Çingene düğününe katılır, para taktıkları geline hediye edilmiş bir çift araba lastiğini alır kaçarlar. Kaşkaval sohbeti sahnesine “abla”nın çok güldüğü filmdeki doğallık, üstün oyunculuk –durgun ifadesiyle Ertan Saban muhteşem!-, Fatoş ile Suat’ın -tam olması gerektiği gibi- gerçeküstü telefon görüşmesi, doğaçlama tadında diyaloglar. Geri planda, bir afişte Kan Limonata Değildir sloganı ile Makedonya’nın trajedisi. Güzel filmi “abla”, güzel film görmek isteyenlere hararetle önerir.