13 Ekim 2017 Cuma

"ABLA"YA GÖRE HAL VE GİDİŞ 18

Siyah beyaz filmi Pi'yi üç kez görerek kendi çapında bir rekor kırmış "abla", sonraki Darren Aronofsky filmlerinin izlediği kadarıyla, -hayran olduğu ve işlediği konu açısından en iyilerden dediği, müziğiyle de unutamayacağı- Bir Rüya İçin Ağıt, -derin, ruhsal mesajı ile yeri ayrı- Kaynak, -başrolünde, Angel Heart'taki masum güzelliğine epey uzak düşmüş olsa da her dem hayranı olduğu muhteşem Mickey Rourke ile- Şampiyon, -emsalleri arasında yine en iyilerden biri- Siyah Kuğu ve -kutsal kitapların vazgeçilmez ortak hikâyesine farklı bir yorum- Nuh'un Gemisi ile yönetmenin adını, zamanının en önemli yönetmenlerinden saydığı Lars von Trier yanına yazmakta gecikmez.

İnsanın dışından çok içine bakan, dışarının içeride yarattığı hasarı incelikle konu eden Darren Aronofsky'nin son filmi Anne!: Filmekimi'nde küçük kız kardeşinin görüp, "sakın evde izlemeye kalkışmayın, ses düzeni iyi bir sinemada hakkını vererek," önerisi üzerine "abla", İstiklâl Caddesi üzerinde, kahve markalarının işgalindeki girişi ferah güzelim binasının henüz neredeyse dörtte üçü boş AVM Grand Pera'nın, sinema salonlarından birinde yerini alır.

Film hakkında ne kız kardeşi ne de kızının anlaşılır bir şey söylemediği, sağda soldaki anlatımların ise yanlış biçimde "birbirine aşık mutlu çiftin, bir yabancının gelişiyle ile altüst olan yaşamları" klişesiyle gerilim, korku türüne -büyük olasılıkla yanlış- yönlendirdiği izleyicinin deneyimlediği, çok önemli bir film ötesinde, "abla" ya göre bir tür inisiyasyon.

İlk yarısı, sevdiği adam için her şeye razı, kendini vakfetmiş genç kadının, tüm -onu kendine saklama- gayretine karşın şairin yaratıcılığının, egosunun "beslendiği" hayranlarının, hayatlarını işgal ettiği "görece" sakin filmin ikinci yarısı şiddet yüklüdür. "Abla"nın festivaller boyu bir kaç filmini izlediği Peter Greenaway'in Macon Bebeği filmini anımsatan hazmı zor sahneleri Naziler, toplu cinayetler, protesto eylemleri izler. Bir tür şiddet antolojisi halindeki ikinci bölüm bu haliyle, son zamanın ezoterik niteliği gereğince, izleyicilerin duygusal bedenlerinin diplerine bastırıp tıkıştırdıkları bu tarz tüm travmalarının çözülüp temizlenmesi amacı taşıyor olsa gerek.

Tanrı'nın parçasını içinde taşıdığı, Tanrı'nın diğer parçalarını içlerinde taşıyan tüm insan kardeşleri gibi kurtuluşunun kaynağının kendisi olduğu bilincinde "abla"ya göre Darren Aronofsky muhteşem mesajlarıyla eski zaman evliyalarının modern bir versiyonu.

7 Ekim 2017 Cumartesi

"ABLA"YA GÖRE HAL VE GİDİŞ 17

Bir önceki doğum gününde kız kardeşlerinin verdiği parayla bir kucak kitap almış "abla", kışı geçirmek üzere Kuzey Ege'deki evini geçici olarak kapatırken, haliyle, o güne dek okuyamadığı kitaplarını geride bırakır. 

İstanbul günleri başında girdiği kitapçıdan bir kaç kitap almak için ezoterizm, bilimkurgu ve polisiye raflarını taradığı sıra "abla"nın, yazarın adı -H. P. Blavatsky- tanıdık geldiğinden eline alıp arka kapağına göz attığı, Mitra Yayınları'ndan Mavi Dağların Halkı, okuduğunda çok ilgisini çeker.

Çağının çok ötesinde, yeni ve daha esnek bir bakış açısının öncüsü bu kadın, 19. yüzyıl başlarında, Hindistan'ın Madras  eyaletindeki Mavi Dağlar'da yaşayan, çağdaşlarından bariz biçimde ayrılırken birbiriyle binlerce yıl öncesinden bağlantılı üç ayrı kabile ile ilgili izlenimleri yazar.

Sayfa 122'den; "...O zamandan beri, evlerini dağların en geçilmesi mümkün olmayan ormanlarına yapan Kouroumblar o kadar çoğaldılar ki, bugün Moulou-Kouroumblar olarak bilinen büyük bir kabile halini aldılar. Toddlar ve sığırlarla birlikte 'Mavi Dağların' yerleşik halkları oldukları sürece kötü eğilimleri ve doğuştan sahip oldukları büyü yetenekleri, sonradan yemek için üzerlerinde büyü yaptıkları hayvanlar dışında kimseye zarar veremedi. Ne var ki on beş kuşak sonra Baddaguelar geldi ve cücelerle aralarında düşmanlıklar ortaya çıktı. Baddagueların ataları, diğer bir deyişle Malabar ve Karnatik'in kadim halkı, savaştan sonra Lanka'dan gelen 'iyi' devlerin hizmetine girdiler. Böylece Kuzey'den gelen insanların kolonileri Hindistan'ın Brahmanları ile 'Mavi Dağlarda' çekişmeye başladıklarında, Toddlar da onurlarından ötürü ve sığırların emretmesiyle onları korumaları altına aldılar: Baddaguelar da, tıpkı atalarının, Toddların atalarına hizmet etmiş olduğu gibi, Nilguiri'nin efendilerine hizmet ediyorlardı.

'Mavi Dağların' aborjinlerinin efsanesi böyledir..." 

4 Ekim 2017 Çarşamba

"ABLA"YA GÖRE HAL VE GİDİŞ 16


Pazar sabahı apartman, mahalle ve hatta şehir henüz sabah uykusuna doyamamışken kahvaltı ardından anneanne, torun, anne ve babadan oluşan küçük aile, Emirgan'daki Sabancı Müzesi'ne gider.

Hafif atıştıran yağmurda babasının omzundaki oğlanı izleyip atlı köşke yürürler. Aileyi peşine takan damat, bir haftadır sayıkladığı -28 Ocak 2018'e dek açık- Ai Weiwei Porselene Dair sergisini görme derdinde.

Sanatı yaşamdan ayırmayan sanatçı, ülkesi Çin'de, yolsuzluk, ahlâksızlık, açgözlülük türü tipik zayıflıklarına karşı, yüksek sesle tavır koyduğu iktidarın, her zaman -bazen şiddet de içeren- baskısına uğramış. Yapıtlarının tümü bu nedenle hep uygunsuz bir durumu, acı bir olayı ve paralel olarak sanatçının başına geleni anlatmakta. Ev hapsinde tutulduğu dönem, her gün kapısı önüne yeni çiçekler koyacağını belirtmiştir; porselenden incecik zengin detaylı koca bir çiçek tarlası sergi izleyicisinin ayakları dibine serilir. Bildiri atılmasını önlemek amacıyla, arabalardan pencere açıp kapama kollarının söktürülmesini, camdan yapılma kollarla protesto eder. İşlerinden anlaşıldığı üzere bu yüksek ahlâk sahibi sanatçı, damadın demesine göre Türkiye ilgili bir proje için materyal toparlamaktaymış. "Abla" sanatçının malzeme konusunda hiç sıkıntı çekmeyeceği, şevkle, hatta "neşeyle" çalışacağı düşüncesindedir.

Sabancı Müzesi'ndeki -daimi- hat sergisi "abla"nın kızının görmek istediği bölüm: Mevsimlerin güzelim geçişlerinde renkten renge bürünen eski İstanbul görüntüsü, öndeki masadan, renkli yuvarlaklara dokunularak panoya gönderilen hat şeklinde hayvan -kaplan, kuş, balık-, kalyon, ağaç düzenlemeleriyle, öncelikle torunun ilgisini çeker.

İkinci durak 12 Kasım'a dek açık "İyi Bir Komşu" konulu 15. İstanbul Bienali mekânlarından Pera Müzesi: Biletsiz, her kişi için cep telefonuna gönderilen ayrı bir kodla tüm mekânlarının gezildiği sergiye Pera'da üç kat ayrılmış. Torunun yüksek sesle, "patates, köfte" talebiyle hızlandırdığı gezi yine de verimli olur.

Gün sonunda "abla"nın aklında dönüp duran, Ai Weiwei'nin çalışmalarına, küçük etiketlerde yapılan karmaşık cümleli, "...olabilir"li açıklamalar. Bu, temel sanat eğitimi, sanat tarihi dersi almış "abla" için bile anlaşılmaz, iç karartıcı bir belirsizlikken, sıradan sanatsever ne yapsa da bu "...olabilir"lere bir anlam kazandırabilse, "abla" bilmez.