Torununun bakıcı ablası, “abla”ya göre, yirmili yaşlarda görünen bir bilge; ev halkının oybirliğiyle karar verdiği üzere, küçük oğlana annesinden, anneannesinden çok daha iyi bakmıştır. Ev içinde kendisiyle bağı olmayan her şeye, duruma, olaya kör, sağır ve dilsizdir. Saygılı, sınırlarını bildiği sorumluluk sahibi, ego’ya bulaşmamış dozunda duygusal, disiplinli; ellili yaşlarda bir öğretmenin sükûnetine, olgunluğuna sahip şahane bir Yeni İnsan.
Mimarlık eğitimi için Rusya’ya gittiğinde, bebek bakımı yanı sıra ev işlerini de paylaşmış olduklarından, temizlik için biri gerekir. Meyve isimli temizlik şirketinden ilk gelen, küçük oğlunu o gün için babasına bırakmış, cep telefonuyla durumu sürekli izleyen, sigara içen, omzuna yakın çatal batmışa benzeyen bir yara izi taşıyan dertli bir genç kadın. Evine, özeline tanıklık edecek, yaşamlarını paylaşacakları kişi “abla” için önemli; bu kadıncağız hiç içine sinmez.
Aldığının yarısını çalışana veren, sigorta yaptığını söyleyip yapmayan şirketin yolladığı, bir sonra gelen hanım, şanslarına titiz, hızlı çalışan, öğle yemeğinde üst üste iki satır söyleşseler kendine fazla görüp “çok oturdum, çok konuştum” deyip fırlayan cinsten.
“Abla”nın çok aklı yatsa da, anlaşılan, berikilerin de hanımın içine sinmesi gerekmekte… Birkaç geliş sonrası “abla” ailesine ısınan ve kölelik şartlarında çalıştığı şirketten ayrılan hanım düzenli olarak gelip gitmeye başlar.
Torununu büyüttükten sonra, kızının, eşinin memleketine taşınmasıyla oğlancığın özlemi dayanılmaz olunca Gülistan Hanım kendine bir iş aramıştır. Doğu’da Alevî’lerin çoğunlukta olduğu memleketlerini, terör başladığında, yaşlıların, kendilerine “biz yaşlıyız, bizi ellemezler ama bunlar sizi rahat bırakmaz” demesi üzerine terk ederek, İstanbul’a göçüp sıfırdan başladıklarını anlatır. “Dedem mahsulü satarak her ay iki ev parası kazanırmış; şimdi topraklar boş, işleyen yok.”
Bir başka sohbette, Fatih’te oturdukları sıra alt kata gelip giden kadın kalabalığını soruşturan komşusunun aldığı yanıtı, grup başının “sus” işareti yapıp ifadeyi elini yatay durumda boğazına dayayarak “gırtlak kesme” figürüyle tamamlayışını anlatır. “Biz kızı kursa yolladık,” der, “…diğer kızlarla. Etüd diye gece video göstermişler, duvarlarda tılsımlar falan asılı, gitmem bir daha dedi, yollamadık iyi ki…”
Farkındalığı yüksek, aydın Gülistan Hanım’ın çalışkan kızlarından küçüğü mimarlık okur. Yazın Erasmus’la Venedik’e gider, internetten bir başka kız öğrenci ile iki aylığına bir ev kiralar, merkeze uzak evlerinden staja yürüyerek gider gelirler.
“Yeni İnsan” dediği mimarlık öğrencisi bu kızlar, “abla” emindir, yeni Dünya’yı bizlerden çok daha iyi, güzel ve doğru olarak yeniden inşa edecek olanlardandır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder