Mayıs’ın 19’u kahvaltıda, Naciye Hanım’ın anlata anlata bitiremediği, eşinin dağ bayır dolanarak topladığı göbek denen, suyunu çekene dek pişirilip tereyağında çevrilip pembeleştirilen et lezzetinde muhteşem tazecik mantar!
Çok uzaklarda çepeçevre karla lekeli dağların ortasına yayılmış, göz alabildiğine geniş 1720 m rakımlı Hınıs Ovası’nın alçakgönüllü bir bölümünü kaplayan 49 evin doğusuna düşen akrabaların evlerine giderken, “abla”, annesinin yanı başındaki tay ile otlamakta birkaç buzağıyı fotoğraflamadan edemez.
Kadınlı erkekli, kaçgöç’süz kına gecesi video kaydı izlenirken çay ikramı sonrası, bol bol, hanımların dikenini büyük beceriyle sıyırdıkları -gövdesinden sızan beyaz sıvıdan yapılan kenger sakızı bir başka şifa kaynağı- kenger göbeği ile koparıldıktan sonra parmağa dolanıp azıcık tuz ekilerek, -bulgurla yemeği de yapılan- yemlik yenir. Köyün içinde evler arasında bir de, kök yumrularının sütle kaynatılıp kurutulması ve öğütülmesiyle salep üretilen bitkinin (salep, orchis) mor çiçekleri öbek öbek.
Öğle yemeğinde ayranaşı: Hanımlar “abla”nın bayılarak iki kâse dolusu içtiğini gördükleri ayranaşının tarifini verirler: (4 kişilik) “1 su bardağı yarmayı (aşurelik buğday) yıka haşla; yarım kilo yoğurdu ayran kıvamında sulandır, içine çırptığın bir yumurtayı ekle, yarım kaşık unu da ekle çırp kaynat, yarmayı ekle. Bir orta boy soğan kavur, taze ya da kuru nane ile karışıma ekle. Buna pazı sapı doğrayabilirsin; ayranı soğuk eklersen adı soğuk çorba olur.”
Evlerine dönen, akşamüzeri birer tabure alıp evin önüne çıkan Naciye Hanım ile “abla”ya hoşgeldin’e gelen Zeynep Bacı yelek cebinden çıkardığı yumurtayı verir. Az sonra gruba eklenen kocası, sabah akşam günde iki kez bahçeye girip verandanın nasıl yapılması gerektiğini anlatan –demesine göre Cumhuriyetin ilanında 26 yaşında genç bir askermiş, Atatürk’ü de görmüş- Derviş Amca, Naciye Hanım’dan el işi kursu alan “abla”ya yan gözle bakıp başını sallayarak, “bunlar da” der, “buraya tentene öğrenmeye gelmişler…”
Sürülerin döndüğü saatlerde akşam yemeği hazırlanırken, komşulardan biri bir koşu, bir tencere dolusu henüz sağdığı tazecik ılık süt getirir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder