2012 Şubat ayı başında, -yazlıkta, yarım gün nasiplendikleri- iki kar arası bir koşu İstanbul'a giden, ortanca kız kardeşi, kızı ve damadıyla, yakınındaki boylu poslu hastanede çekap'a giren "abla"yı karşısına oturtan kıvırcık saçlı mavi gözlü genç doktor, evirip çevirdiği tahlil sonuçlarından kolesterol ile ilgili olanında karar kılar; 190 üzeri 217 puanını çok kötü bulduğunu belirterek ilaç yazmaya yeltenir.
"Hiç zahmet etmeyin" der "abla", "ilaç kullanmam; doğal gıdalarla ilgili öneriniz olursa..." Karşısındakinin "uysal hasta" kategorisi dışında olduğunu anlayan doktor hafifçe gerilirse de geri adım atacak gibi değildir.
Aralık ayını 600 adet tül torba dikerek -kısmen/nispeten hareketli- geçiren "abla"nın, takı tasarımcısı müşterisinin satışlarını web'e taşıma kararı üzerine sipariş ettiği, Ukraynalı komşusunun değerli desteği olmasa hayatta bitiremeyeceği 1000 kadife kese için, Ocak'ta iki hafta boyunca günde 10 saat, neredeyse hiç soluk almadan çalışması gerekmiştir. Soluk almamak mecaz değil, teknik bir gerekliliktir; "abla", komşusunun biçtiği esneyen kadifenin üç kenarını, -harlı olmayıp küçük alevle yandığından- doğum günü pastası mumu ateşinden, soluğunu tutup yavaşça geçirerek hafifçe yakar, iki de delik açar. Kumaşın atmasını önleyip havını sabitlemeye yarayan, işçiliği de en aza indiren işlem, "abla"nın, delikleri yüzünden Ku Klux Klan* diye adlandırdığı keselerin ucuza mal olmasını sağlar. İşçilikle birlikte soluğunu da en aza indirme nedeni, "abla"nın elinin, bedeninin en ufak hareketinde, kadifenin alev alma eğilimidir.
Zaman kazanıp, hastayı kazanma niyetindeki doktorun sırtını dinlediği, -"abla"yı çekap sonuçları arasında en çok ilgilendiren, 53 yıllık son enkarnasyonu boyunca ilk kez 79.6 kg olmasının yan etkilerinden- yağlanmış karaciğerini elle kontrol ettiği tarama sonrası masaya dönen ikili, kaldıkları yerden çekişmeye devam ederler. İlaç kullanmamanın sorumluluğunu aldığını beyan eden "abla", bastıran, hatta "bir yıl sonra %10 tıkanmış damarla gelirsiniz" diyerek aba altından sopa gösteren doktora, "sizi kızdırmayı göze alarak," der, "şunu da söyleyeceğim; doktorların bir kısmı kolesterolün ilaç şirketlerinin uydurduğu bir hastalık olduğunu iddia ediyorlar, en azından fikir birliğine varmanızı bekleyeceğim ilaç kullanmak için."
Görüşmenin bir mutabakata varmayacağını anladığı ilk andan itibaren giderek yükselen -doktorun- tansiyonu(nu) düşürme girişimi olarak, elinde, sağlıklı uzun ömür yaşayacağının kanıtı olduğunu bildiren "abla" şakalaşma moduna yaklaşmayan, humor yoksunu adama "çingenenin biri fal bakmıştı" der, kanıt elini açıp uzatarak, "yaşam çizgim çok uzunmuş". Sonunda, sözü de soluğu da tükenen doktorun "sanki onlar çok uzun yaşıyorlar" umutsuz çıkışı "abla" tarafından "ama dolu dolu yaşıyorlar" denilerek karşılanır; iyiden iyiye farsa** dönüşen görüşme böylece sonuçlanır.
Ardından değerlendirmeye giren ortanca kız kardeşine, -"abla"nın, ablası olduğunu söylemesine karşın- bir kaç kez "kardeşinizi ikna edin, ilaç kullanması lazım!" diyen doktorun, kendisini, kardeşinin kardeşi sanması "abla"ya yeterli gelir.
Yine de İstanbul dönüşü, güneş enerjisinin buz tutup olgun karpuz gibi yarılan parçasının tamir edilmesiyle suya kavuşan, olağanüstü hava şartları yüzünden odunluğu tamamıyla boşalıp, yokluğunda, ödemesini peşinen yaptığı zeytin odunuyla tıka basa doldurulan, hatta elektriğin sorunsuz geldiği, giderken "öldüğünü" düşündüğü evini ısıtıp, ardı sıra kendisi de ısınır ısınmaz Güvercin Koyu'na yaptığı yürüyüşlere başlayan "abla" bununla yetinmez; Ukrayna'lı komşusundan öğrendiği -üçgenlerinin yüksekliği ile karenin kenarları eşit- karton kare piramit altına koyduğu vesikalık fotoğrafı üzerindeki sarı kağıda dileğini "sağlıkla zayıflamak" diye yazarak, kendince hem kadim bilgiyi, hem de çok daha genç bilgiyi onurlandırır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder