20 Temmuz 2009 Pazartesi

Senbilirsinabla'yı karşısına oturtan Fatma Kutlusoy sorar, "kendinizi tanıtır mısınız?"

1MK (Bir Milyon Kalem) site yönetimi adına, editörleri A.Şebnem Soysal ile Erkan Bal'dan aldığı "Aslolan röportajın sizi veya röportaj yapılan kişinin düşüncelerini olanca doğallığı ile okuyucuya aktarabilmesidir." diyen röportaj önerisi üzerine, oldumolası hislerine tercüman olduğu senbilirsinabla'yı karşısına oturtan Fatma Kutlusoy "Merhaba" der ve ilk sorusunu yöneltir: "...kısaca bize kendinizi tanıtır mısınız?" Ana babasından aldığı yoğun alçakgönüllülük eğitimi üzerine, kendisinden birinci tekil şahıs zamiri "ben" ile sözetmekte zorlanan "abla", "50'li yaşlarının başında bir kış, soba borusundan damlayan ziftli sular etrafa saçılmasın diye yaydığı gazetenin ekonomi sayfasında, hakkında bir yazı okuduğu onpunto'da, -biraz da yaz kış oturduğu yazlık sitede kışın konuşacak kimse kalmadığından ana dilini yitirme kaygısıyla- bir blog açıp yazmaya başladığını" anlatır. Grafik eğitimini bitirdikten sonra yaşamaya başladığı İstanbul'da 25 yıl kadar mesleğini icra eden "abla", kızını evlendirip, emekliliğine sakladığı projeleri için 2005'te, Kuzey Ege'ye göç etmiştir.

"Nelerden hoşlanırsınız?"
sorusunu, kısaca "Güzelden, güzelliklerden" diye yanıtlayan "abla", İkizler Burcu'nun bir ferdidir; bu yüzden sürekli değişen ilgi alanlarıyla ilgili "...hobileriniz?" sorusuna "elleriyle yaptığı, tasarladığı, el yapımı tebrik kartları, kutular üretmekten, tasarım yapmaktan, yazmaktan hoşlandığı..." yanıtını verir.

"Sevdiğiniz filmler, okuduğunuz kitaplar, dinlediğiniz müzikler?"
sorusunu, günde bir, film festivallerinde bir çok, kabaca bir hesapla yılda -ortalama- 400 film izlediğinden, sevdiği pek çok film olduğunu belirten "abla" bu soruya gerçeğe en yakın yanıtı verebilmek için "son zamanlarda..." diyerek alanı daraltmanın uygun olacağını söyler ve ekler; -Senbilirsinabla Sinemada başlıklı blogunda ayıla bayıla anlattığı- "Hadigari Cumhur ve hakkında yazma fırsatı bulamadığım vizyon filmi, Da Vinci Şifresi'nin yönetmeni Ron Howard'dan Melekler ve Şeytanlar ile DVD'den, Olağan Şüpheliler'in yönetmeni Brian Singer'dan izlediğim politik gerilim Operasyon Valkyrie'yi çok beğendim." Sinemadan konuşulurken, lâfı ne yapıp edip "günümüzün en iyi yönetmeni" dediği Lars von Trier'ye getiren "abla", onun 8 bölümlük Krallık dizisinin, "tüm zamanların en zekice, esprili ve en beğendiği filmi..." olduğunu söylemeden edemez.

"Kitaplar?" sorusunu da, "son zamanlarda..." diyerek yanıtlayan "abla", Olasılıksız'dan sonra Adam Fawer'den Empati'yi, kendisinin de -orta karar bir empat olduğuna hükmederek- çok kısa sürede bitirdiğini; şu günlerde Kayıp Uygarlıklar Serisi'ndeki üç kitaptan biri, -"Atatürk'ün 1935 yılında çevirtip incelediği kitap" tanıtımıyla- James Churchward'ın yazdığı Batık Kıta Mu'nun Çocukları'nı okumakta olduğunu, çok etkilendiğini anlatır.

"...dinlediğiniz müzikler?" Klâsik müzik dinleyicisi "abla" için, gitar klâsiklerinin ayrı bir yeri varsa da, New Age parçalarını, Kelt, geleneksel İran, Amerikan yerli müziğini de severek dinlediğini belirtir.

"Ne zamandan beri internetle tanışıyorsunuz? Kişisel blogunuz var mı, ne zamandan beri yazıyorsunuz?"
İnternetle, -başlangıçta mail gönderip almaktan, haberleşmekten ibaret- tanışıklığını, soba borularının dirseğinden ziftli su damlattığı 2007 yılı Mart'ının 21. gününe dayandıran "abla", o tarihten bu yana yazılarını, önce bir yılı aşkın süre onpunto'da, orası kapanınca, son zamanlarda fikir ve format değiştirene dek binbirfikir'de, o arada yeniden yapılanan Bir Milyon Kalem'de, sinemablog'da, azbuz ve blogcu'da yayınladığını belirtir. Aynı yazıları bir yandan blogspot'ta, kişisel bloglarında da yayınlar: Senbilirsinabla Sinemada'da sinema, Senbilirsinabla Seyahatte'de gezi, Kes Yapıştır'da kişiler, Mora Çalar Mavi Yazılar'da kıyısından köşesinden Yeni Çağ Bilgeliği üzerine.. "Abla"nın eski -onpunto dönemi- yazıları ise Konsomasyon Taburesi, ...demek isterdim! ve Öte Yandan... isimli bloglarda yayındadır.

"Bir Milyon Kalem'le ne zaman ve nasıl tanıştınız?"
"Abla" onpunto'da yazarken, yeni oluşum Bir Milyon Kalem'de yazma önerileri almışsa da, henüz sanal alemde ne derece kıvrak davranabileceğini kestiremediğinden, birkaç sevgili arkadaşını reddeder. Daha sonra beklenmedik kapanışıyla "abla"yı çok şaşırtan onpunto'dan tanışı, sevgili Şebnem Soysal'ın ısrarlı takibi üzerine Bir Milyon Kalem'de de yazmaya başlar.
Doğru dürüst okuyup, yorum yapmaya zaman ayıramayan, -hamister eline kalsa çoktaaaan açlıktan ölmüş olurdu- "abla"nın, "Bir Milyon Kalem'de yapmak istedikleriniz, önerileriniz nelerdir?" sorusuna verecek cevabı -ne yazık ki- yok!

"Hangi sosyal faaliyetlere katılıyorsunuz?" "Bir grubun üyesi olma" fikrine yaşamı boyu, hiç bir zaman yakınlık duymayan "abla", bu yanıyla görünmez bilinmez bir muhalifler grubunun üyesi gibidir. Tek yaptığı, bağlanırım korkusuyla tanışmak istemediği lise öğrencisi bir kız öğrenci okutmak...

"Spor yapar mısınız, günde ne kadar yürürsünüz?" İçinde bulunduğu yaz günlerinde, hemen her gün 2-2.5 saat yürüyüp, yarım-1 saat kadar da yüzdüğünü belirten "abla", belirttiğine göre, kışın, bu programın sadece yürüyüş kısmını, o da haftanın üç günü uyguladığında kendini mutlu hisseder.

"Sizce ülkemizin/halkımızın yaşadığı sıkıntılar nelerdir?"
"Abla", tüm Dünya ile birlikte ülkemizin en büyük sorunun nüfus yoğunluğu olduğunu düşünür; ona göre bu, insana yatırım yapıl(a)mamasının gerekçesidir.

"Hayatta keşke yapsaydım/yapmasaydım dediğiniz neler var?"
"Artık
, ne mutlu bana ki," der "abla", " hiçbir şey yok..."

"Aşk, sevgi, mutluluk konularında neler düşünüyorsunuz?"
"Koşulsuz sevgi" kavramıyla tanışana kadar, aşk, sevgi ve mutluluk üzerine sayısız -yetersiz- açıklama üretmiş "abla", son kararını vermeden önce, çok üretken bir enerji biçimi olduğunu öğrendiği sevgi hakkında, en az on fırın ekmek yemesi ve daha çoook şey öğrenmesi gerektiğini bilir.

"Edebiyat ve sanatın hangi dalları ile ilgilisiniz?"
Edebiyat, kompozisyon sınavlarında her zaman çok başarılı kağıtlar vermekle tanınan "abla", çocukluğundan beri güzel resim yapar. Sesi güzeldir, iyi de müzik kulağı vardır ama, yalnız kendisine şarkı söyleyecek kadar utangaçtır. Dans etmez, bedeniyle kendini ifade etmeyi bilmez. En çok, sanatın, insanlara en rahat ulaşabilen, en karma biçimi saydığı sinemaya sonsuz sevgi ve saygı duyar.

"Nelerden korkarsınız, neler sizi sevindirir mutlu eder?"
İddiasına göre, "en korkulacak şey korkunun taaa kendisidir" fikrine varalı, "abla"nın korktuğu hiç bir şey yok... Herşeyin kendisini sevindirip mutlu edeceği noktaya varmak ise bir sonraki hedefiymiş, dediğine göre...

"Evcil hayvan besliyor musunuz, nedir?" Verandasında -bu kış- 16 kedi besleyen "abla", yazın yazlıkçıların gelmesiyle, evlerde çıkan zengin menü yüzünden, beslemek bir yana sevecek kedi bulmada zorlanır.

"Evli misiniz, çocuğunuz var mı?"
İki kez evlenip boşanmış "abla"nın, onca gürültü patırtı ardından elinde kalan, "en büyük aşkım" dediği -yetişkin- tek kız evlât...

"Engelliler konusunda neler düşünüyor, yapıyorsunuz?" "Çok zor olmalı!.." diye düşünen "abla", Dünyanın değişik yaşamların -seçilerek- deneyimlendiği bir yer olduğu fikrine rastlayalı, kurduğu empatiden, giderek daha az acı duyduğunu ifade eder ve görünüşe göre bu konuda bir şey yapmaz.

"Günde ne kadar PC kullanıyor, ne kadar TV izliyorsunuz?"
Her yazısının ortalama
üç saat kadar zamanını aldığını belirten "abla", TV için de bu süreyi aşmamaya özenir.

"Sevdiğiniz sanatçılar, yazarlar, ressamlar?" Bunun, üç beş isimle yanıtlanabilecek bir soru olmadığını belirten "abla"nın, ilk aklına gelen isimler Aziz Nesin, Timur Selçuk, Zeki Demirkubuz...

"Sizin kendi hakkınızda belirtmek istedikleriniz var mı?" "Abla" tüm yazıların, Fatma Kutlusoy'un klavyesi aracılığıyla, kendisini anlattığını belirtir ve sessiz kalır.

"Diğer blog yazarlarını (hangileri) okuyor, yorumluyor musunuz?"
Bu konuda, zaman engelli "abla"nın karnesi, kendisinin de derin bir mahcubiyetle saptadığı gibi, kırıklarla dolu...


"Okuyucu yorumları konusunda düşünceleriniz nedir?"
Birkaç sadık okuru dışında yorum almayan "abla"nın mahcubiyeti sürer.

"Kolay öfkelenir, kızar mısınız, tepkiniz ne olur?"
Genelde sevgi dolu yorumlar alan "abla", -Bir Milyon Kalem dışındaki bloglarında- aldığı olumsuz, bazısı saldırgan tepkiler karşısında, sağduyusu Basiret Hanım'ın sükûnet telkin eden önerilerine karşın, zaman zaman ego'su Sebastian'a uyar, öfke değilse de, hayâlkırıklığı yaşar.

"Neden yazıyorsunuz, yazmaya sizi iten sebep ne?"
İletişimin bir şekli konuşma "abla" için yaşamsal önemdedir. Başka bir iletişim biçimi olan yazma ise, kendi adlandırdığı biçimiyle, ev yapımı terapi işlevi taşır ve elbette bu biçimiyle de yaşamsaldır.

"Yazıyorsanız, şiir veya yazı sizin için ne anlam ifade ediyor?" "Şiir değil" der "abla", o, kendini ifade etme biçiminin "yazı" olduğu fikrindedir.

"Kamuoyu oluşturmada yazarların etkisi sizce ne kadar?"
"Abla", yazının, yazarın etkisinin, diğer tüm sanat dalları kadar olduğuna inanır.

"Bir Milyon Kalem'deki yenilikleri beğeniyor musunuz, örnekler misiniz?"
Kendi bloglarında yazmayı, penceresi, kapısı olmayan bir odada oturmaya; Bir Milyon Kalem gibi bir platformda yazmayı ise, geniş bir oturma odası olan konuksever, kalabalık bir evde oturmaya benzeten "abla", -her ne kadar kendi köşesinden çıkmaya hiç hevesli görünmese de-, arada sırada izlediği, örneğin yazarkafe'deki iletişimi, sohbeti sever.

"Dostlarınıza Bir Milyon Kalem'i tanıtın desek bunu hangi cümlelerle yaparsınız?"
"Yazmak istiyorsan,"
der "abla", "Bir Milyon Kalem senin için biçilmiş kaftan!.."

Hiç yorum yok: