18 Aralık 1981, günlerden Cuma, saat 23:30; sarışın, yakışıklı aktörün başını çektiği basketbol dizisi Beyaz Gölge yeni bitmiş. Yatağına uzanırken, irileşen karnını, sağa sola devrilip canını yakmasın diye yastıkla destekleyen "abla" uykuya varmada zorlanır. Belki bir 15 dakika sonra bir ıslaklıkla uyanır, panik içinde, doğum için kendisini annesinin mesai arkadaşı hazine avukatı bey ile eşi noter hanımın arabasıyla hep beraber şarkılar türküler eşliğinde Bolu'ya getiren anne-babasına seslenerek alarma geçirir. Yüreği ağzında küt! küt! atarken, annesinin dualar mırıldanarak kafasına tas tas döktüğü ılık sularla yaptığı banyo ardından babasının çağırdığı arabayla caddenin başında ışıkları görünen SSK Hastanesi'ne kırılacak eşya özeniyle götürülen "abla" dizleri titreyerek içeri girer.
Teknik olarak doğum başlamışsa da gerekli, nitelikli sancı yok! Serum bağlanan "abla" uygun sancı aralığını beklerken, kaymış tülbenti altında kumral saçları şakaklarına yapışmış çok genç incecik bir kız, beyaz fayans tezgahın kenarına dayanır, kedi yavrusu sesiyle inleyip sancılanır, "abla"nın aralığı henüz çok geniş iki sancısı arasında, "büyüğe hiç saygı yok, ben daha önce gelmiştim" diye dalga geçebildiği aralıkta, doğurduğu oğulcuğunu alır, gider. Gece "abla"nın iki ebeyle yaptığı, sıklaşmakta nazlanan sancıların bağırtısıyla böldüğü sohbetle sürer. Kadın erkek ilişkileri üzerine kırsal hüzün ve boyun eğmişlik taşıyan konuşmalardan biri bir feryatla kesildiğinde kadınlardan biri sorar: "Böyle canın yanacağını bileydin kocanla yatar mıydın?" Cinsel hazza yönelik olduğunu düşündüğü, -belli belirsiz- intikam sevinci kokusunu alan "abla" yanıtlar: "Niye yatmamayım, ama daha sıkı doğum kontrolu yapardım".
Yaşamını 57 yaşında sona erdirecek sigaralardan, paketteki son dört tanesini, dışarıdan "abla"nın çığlıklarını dinleyerek içen annesi ve kimbilir nerede sakin görünmeye çalışarak dolanan babası için bu, ilk torun sahibi olma deneyimi!
Bir iğne ile sancı kalitesini artırma çabaları da pek işe yaramaz; süt verme komutunu beyne taşıyan hormonun sağlıklı salgılanabilmesi için normal doğum yapma konusunda ısrarlı "abla", bu kararını sorgulamaya başlamışken, doktorun işin uzamasının risklerini ortaya koyması üzerine kaburgaların altındaki rahat köşeciğini terketmeye niyetli görünmeyen bebeğe karşı bir seri eylem planı uygulamaya konur. "Abla"ya ıkın! emri veren iki ebe, sağlı sollu dirseklerinden kıvırdıkları kollarıyla karnındaki tümseği bastırarak aşağı kaydırmaya çalışırlar. Bir yandan ıkınan "abla", diğer yandan da doğumdan sonra günlerce üzerinden kamyon geçmişcesine sızlayan kaburgaları elverdiğince, derin soluklar almaya çalışır.
Böylece, Beyaz Gölge bittikten yaklaşık sekiz saat sonra, bedeninden ayırdıkları ıslak, kaygan, henüz soluk almayan başaşağı bebeği görüp "aaaa! kız!" diyen "abla", sesindeki mutluluğu farketmeyen ebeler tarafından "o da evlat, bak her şeyi sağlam, yerli yerinde" denilerek teselli edilir.
Temizlenen, bir soluk armağan edilen bebekle oturtulduğu tekerlekli sandalyede odasına götürülüp, yatağına yerleştirilen "abla"nın aklındaki ilk düşünce "artık zayıf bir yanım var!"
Anneanne ve büyükbabadan sonra bebeği ilk görenler, ODTÜ'de Ekonomi okuyup hafta sonu için Bolu'ya gelen küçük kız kardeş ile, geride doktor annesini, ablasını bırakıp Humeyni rejiminden kaçan İranlı, kara kaşlı kara gözlü kara saçlı güzel kız, yurt arkadaşı... Omuz başları tüylü, yüzü çizgi kahraman Mr. Magoo'yu andıran bebek, İstanbul'dan gelen babasıyla akşama doğru tanışır.
Ve "abla", bayıldığı ama bir sonrası olduğundan emin olamadığı için doğuma dayandırdığı yaşam planlarını, bu kez sağ ve sağlıklı bir kız çocuğu annesi olduğu bilinciyle yavaş yavaş yeniden yapmaya başlar.
19 Aralık 2008 Cuma
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
1 yorum:
Böylece, Beyaz Gölge bittikten yaklaşık sekiz saat sonra, bedeninden ayırdıkları ıslak, kaygan, henüz soluk almayan başaşağı bebeği görüp "aaaa! kız!" diyen "abla", sesindeki mutluluğu farketmeyen ebeler tarafından "o da evlat, bak her şeyi sağlam, yerli yerinde" denilerek teselli edilir.
Yorum Gönder