Damadının arabasının arka koltuğunda torunuyla söyleşerek yol almanın mutluluğu bir yana “abla” hiçbir zaman bir arabam olsun, ayağım yerden kesilsin dileğinde olmamış, tersine ayaklarını hep yerde uzun uzun yürümekle meşgul tutmuştur.
Bu ona, zihninde sessizlik, bedeninde sağlık ve elbette duygularında denge olarak döner.
Bir de sokak aralarında yaptığı şahane keşifler vardır: Taksim yönünde egzosun nispeten az olduğu Sıracevizler’de yürürken rastladığı, kırmızı tentesinde Jammin’s VINYL RECORDS & FRIENDSHIP yazılı kahve, “abla” için bir ütopya.
Yaşamına bir noktada yeni bir yön verme cesareti göstermiş ağabey ve kardeşin işlettiği, plak, kahve ve daha değerlisi dostluk sunan dükkânda yaptığı, birikimi dolayısıyla ağabeyden bir çok şey öğrendiği ezoterik sohbetlerden birinde “abla” yine, bu tür konuşmalarda olduğu üzere kendine ait bir gerçeğe varır:
Söz hangi sıra oraya gelmiştir hatırlamaz ama keşfi kendince, atlanamayacak hatta mutlaka kayıt alınması gerekecek kadar önemlidir: “Abla” son zamanlarda farkına vardığı üzere “insanlardan korktuğunu” anlatmaktadır; birden, “bu yüzden sanırım, bana zarar vermesinler diye…” der, “onlara gereğinden fazla alan açıp yakınlık gösteriyorum,” “Böylece de korkularımı haklı çıkaran bir kısırdöngü yaratmış oluyorum. Ne tuhaf değil mi? Beni korkutan yakınlık durumunu kendim yaratıyorum…”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder