8 Mayıs 2015 Cuma

İzin günlerinde “abla”, iki film görür: CitizenFour ve Limonata

 
Kirpi yavrusunu pamuğum diye severmiş lafını ikide bir tekrarlayarak bir tür özeleştiri içinde görünse de “abla”, torununun doğumuyla klasik anneanne kılığına bürünmekte hiç gecikmez; hatta damadına, önüne gelene gösterip hikâyesini anlatabileceği cüzdan boyu bir torun fotoğrafı sipariş eder.
Bu arada, Dünya’daki üçüncü ayını şen şatır sürerken, dedesinin, Nisan yağmurları yeşili, erguvan pembeli parka taşıdığı oğlan ile anası, aynı zaman diliminde “abla”yı izinli sayarlar: Epeydir sinemada yeni bir söz, fikir yok diyerek festivalleri izlemeyi boşlamışsa da “abla”, İstiklâl Caddesi’ne yürüyüp bir de film görüp dönmekten pek hoşlanır.
34. İstanbul Film Festivali NTV Belgesel Kuşağı’ndan, -yurttaşlık yasasının dördüncü maddesi ya da (okunuşu yüzünden) yurttaş için anlamına ve üst düzey CIA analizcisi Edward Snowden’ın takma adından ötürü- Citizenfour, ödül çelenkleri afişine zor sığan bir belgesel. Filmin “abla” için önemi, Yeni Dünya’yı kurmakta olan –Gezi Parkı gençleri türünden- Yeni İnsanlardan, pırıl pırıl bir tanesinin alabildiğine duru bir cesaretle, içinde bulunduğu entrikayı açıklamaya karar vermiş olması: 11 Eylül’ü bahane edip vatandaşını koruma –sahte- vaadiyle sıkı takibe alan ABD’nin, işi sanayi, iş yaşamı, ticaret vs. sırlarına dek genişlettiğinin sezildiği hukuk dışı tavrın kanıtlarını, kendisi kadar risk almış gazetecilere kamera önünde teslim ederken, küçük bir notla “iş için gittiğini…” belirttiği yaşamı tümden değişecek olan Snowden, “abla”nın beklediği gibi bir model yaratır. Belgeselin sonunda, -Nisan’da katıldığı Kryon İstanbul Semineri’nde konuşan şaman, felsefeci, astrolog Michelle Karen’in, sonbaharda açılacak portallerle, bizlerin çabalamasına dahi gerek kalmaksızın gizliliğin ortadan kalkacağını bildirişine örnek gibi- büyük ihtimalle yine bir Yeni İnsan, ekibe bir başka ifşaat için başvurur. ABD, Almanya 2015 yapımı filmin yönetmeni Laura Poitras, oyuncuları, Edward Snowden, Glenn Greenwald, Jacob Appelbaum...
İkinci izin günü için eğlenceli bir film seçen “abla” Limonata’yı görmek üzere 11:30’lu bir ilk seansı hedefler, bir saat önce de yürüyüşe geçer. Bilet için gişeye yanaşırsa da “abla”ya nazikçe, biraz beklemesi, tek kişi olduğundan bu seansın iptal edilebileceği bildirilir; öyle de olur, seans saatine dek başka gelen olmadığından –yaz geldi ya, açıklaması, özrü ile- kendisine birkaç bina aşağıdaki diğer sinema önerilir. Orada ilk seans 12:00’dedir ama iptal durumunda geri alınmak üzere kendisine bilet kesilebileceği bildirilir. Seans saatinde “abla” halâ bir kişidir; gişeye gider, gösteri için en az iki kişi gerektiğini öğrenir, bir bilet daha alır. İkincisini herhangi birine verilsin diye gişeye bırakmaya niyeti, girişte iki bileti kestirmesi gerektiği bildirilerek engellenir. Nihayet içeri geçen “abla”, yer gösterici ve makinist birkaç kişi tarafından heyecanla karşılanır; 2. Salona doğru yol alırlarken duyurduğu, mümkünse ara vermeyelim talebi hoşgörüyle karşılanıp yerine yerleştirilir.
Gayretinin karşılığını alan “abla” filmi çok beğenir: Türkiye 2014 yapımı Limonata’nın yönetmeni Ali Atay, oyuncuları, Ertan Saban, Serkan Keskin, Ciguli, Luran Ahmedi... Kimsenin bilmediği kardeşinden helâllik almak isteyen babasının son arzusu için Makedonya’dan İstanbul’a, külüstür arabasıyla 800 km yol tepen Sakip, dedelerinin adını taşıyan Selim’in “piç”liğinden gelen sert tepkisiyle karşılaşır. Zoraki biçimde ikna edilip ölüm döşeğindeki babaya giderken, patlayan lastik yüzünden -Ciguli’nin vefatından önceki son rolü, oto tamircisi- bir Çingene düğününe katılır, para taktıkları geline hediye edilmiş bir çift araba lastiğini alır kaçarlar. Kaşkaval sohbeti sahnesine “abla”nın çok güldüğü filmdeki doğallık, üstün oyunculuk –durgun ifadesiyle Ertan Saban muhteşem!-, Fatoş ile Suat’ın -tam olması gerektiği gibi- gerçeküstü telefon görüşmesi, doğaçlama tadında diyaloglar. Geri planda, bir afişte Kan Limonata Değildir sloganı ile Makedonya’nın trajedisi. Güzel filmi “abla”, güzel film görmek isteyenlere hararetle önerir.
 

 

Hiç yorum yok: