11 Ocak 2010 Pazartesi

"Abla" ve kız kardeşleri, yeni yılın ilk günlerinde iki de tiyatro oyunu izlerler: Kraliçe Lear ve Testosteron

Yılbaşı için bir araya gelmişken bir iki de tiyatro oyunu görelim... niyetiyle eleştirileri tarayan ailenin kültür gurusu küçük kız kardeşin biletlerini de aldığı iki oyundan ilki, Kanadalı yazar Eugene Stickland'in Urban Curvz Kadın Tiyatrosu kurucularından Joyce Doolittle için yazdığı Kraliçe Lear: Oyuncular Yıldız Kenter, Sedef Şahin, çello da Feride Berin Varol, ya da Jülide Calca Eke.

Erken yaşta kaybedip çok özlediği annesinin oyuncu arkadaşına -babasının zoruyla- asistanlığa yollanan yeniyetmeyle, erkeklerin daralttığı yaşam/iş alanlarını geri alma fikrinden çıkan Kraliçe Lear rolüne çalışan deneyimli ileri yaştaki tiyaro oyuncusu kadının bir dönem arkadaşlığını anlatan oyunun, sade sahne düzeninin bir köşesinden mırıldanan çello, kafası karışan oyuncunun iç sesi olarak, arada oyuna katılır, zemine, güzel klâsik parçalardan melodiler döşer.

Saati 8 dolarlık asistanlığa, oyuncunun verdiği izinlere sevincini zıplayıp "tşk!" diyerek belirten, arkadaşlarıyla üç harfli mesajlarla hızlıca anlaşabilen yeniyetme, yaşamlarındaki -anne, sanatçının sevgili eş- kayıplarını yeni şeyler üreterek dengelemeye çalışırken birbirlerinin desteğinden güç alırlar. Diğerinin 1/3'ü yaştaki kız, kuşağının yaklaşımını safça ortaya koyarken, yaşlı oyuncu onu yargılamayarak aradaki uçurumu kapatır.

Bir tiyatro oyunu ezberi çalışılırken, çalışılan, aslında hayat ezberidir. 81 yaşında, sahnede, "abla"nın lisede bile yapmayı beceremediği, duvara dayalı amuda kalkabilen Yıldız Kenter, bu oyunla yaşı/yaşlılık ile tüm zerafeti ve gücüyle yüzleşmekte. Görülmesi kişiye mutlaka birşeyler ekleyecek oyun Kenter Tiyatrosu, Harbiye'de...

Testosteron, yazan Andrzej Saramonowicz, yöneten Kemal Aydoğan, oyuncular Stavros Metin Coşkun, Kornel Onur Ünsal, Fistach Emre Karayel, Robal İnan Ulaş Torun, Tretyn Mert Fırat, Janis Timur Acar, Tytus Tuna Kırlı.

Damadın büyük mutlulukla "evet!" dediği nikâh töreni sırasında, "kalbim bir başkasına ait!" diyip bir gazeteci öperek
"event yaratan" gelin Alicia büyük bir kargaşaya neden olur. Düğün yemeğinin verileceği lokantaya yumruklaşıp tekmeleşerek giren, biri damat iki biliminsanı, bir müzisyen, bir gazeteci, bir avukat, bir garson, bir de -neredeyse profesyonel- baba, her fırsatta yumruklaşarak, sahnede hakim rengi kırmızıya dönüştürdükleri bir dizi soruşturma ile işin aslını anlamaya çalışırlar.

Mağara devrinden bu yana milim değişmemiş yöntemle öğrenip sonuç almaya çalışan, böylece, -ortak- erkek olma noktasında buluşan değişik eğitim/yetenek/birikim düzeylerindeki adamlar, alkolünde etkisiyle işi, "boyut" yarıştırmaya vardırırlar. Sürpriz sonuçla, aralarından birinin özgüven probleminin çözüldüğü finalde, geride, -oyunun başında Quentin Tarantino'nun Pulp Fiction'ından erkekler arası uzuuun geyiğin yayınlandığı iki ekranda- Marilyn Monroe'nun baygın gözleri, önde sahne dibinde dudakları önünde, asıl kabahatın testosteron denen erkeklik hormonunda olduğu fikrine varırken, ne yapıyorlarsa kadınlar için yaptıkları... gerçeğinin de altını, kalınca çizerler. Şiddetin sürekli yön değiştirdiği, içeriği nedeniyle 18 yaş üzeri... notuyla tanıtılan, dizilerin tanıdık yüzlerini barındıran, kafası sarılı damadın, kalın camlı gözlükler ardında sinir krizleri geçirirken yarattığı çok komik tozşeker salvosu sahnesi unutulmaz, çok eğlenceli oyun, Kadıköy'de Oyun Atölyesi'nde...

Erkeklerin, "erkeklik"leriyle erkekçe yüzleştikleri oyun, Kraliçe Lear örneğinde yaşlı oyuncunun yaşla, yaşlılıkla yüzleşmesinde sergilediği yüreklilikte de gözlendiği üzere, "abla"ya kalırsa, 2012'de kuantum sıçrayışına hazırlanan Dünyanın, değişmekte olan manyetiklerinin destekleyip yükselttiği bilinç değişiminin bir başka göstergesi.

Hiç yorum yok: